HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi
ISSN: 1308-6944
www.hikmetyurdu.com
Hikmet Yurdu, Yıl: 6, C: 6, Sayı: 12, Temmuz – Aralık 2013/2, ss. 355 - 389
Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş
Çeviri: Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Özet
Bu araştırma “Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi” başlığını ta-
şımaktadır. Bu, günümüz insanın muamelelerinde ve alım satımlarında ihtiyaç
duydukları önemli bir konudur. Dolayısıyla insanların yapma ihtiyacı duydukları
işlerde delile dayalı hareket etmeleri için bu konunun hükümleri genişçe açıklan-
maya muhtaçtır.
Konuyu bir giriş, beş bölüm ve bir sonuç şeklinde hazırladım. Giriş kıs-
mında araştırmanın çerçevesini çizip alt başlıklarını açıkladım; müddetin, muhay-
yerliğin, şartın, şart muhayyerliğinin tanımını ele aldım ve şart muhayyerliğinin
meşruiyetinin sünnete ve icmâya dayandığı sonucuna ulaştım. Süresi bilinmeyen
ya da belirlenmemiş şart muhayyerliğinin hükmü konusunda benim tercihim, sü-
rede düzeltme yapıldığında akdin sahih hale geleceği şeklindedir.
Anladığım kadarıyla şart muhayyerliğinin en az süresi hakkında bir sınır
bulunmamaktadır. Kanaatimce şart muhayyerliğinde geçerli en uzun sürenin belir-
lenmesi, sürenin belli olması şartıyla, akdi yapan tarafların anlaşmasına bağlıdır.
Şart muhayyerliğindeki sürenin başlangıcı hakkında fakihlerin “akdin kuruluşun-
dan itibaren mi” yoksa “tarafların akit meclisinden ayrılmalarından itibaren mi”
şeklinde iki farklı görüşe sahip olduklarını açıklayarak anlattım.
Yine anladığım kadarıyla taraflardan biri geceye veya yarına kadar mu-
hayyerliği şart koştuğunda akdin ve şartın sahih olduğunda fakihler hemfikir ol-
makla birlikte gecenin ya da yarının bu süreye dâhil olup olmadığı konusunda iki
farklı görüşe sahiptirler. Bana göre tercih edilmesi gereken görüş gecenin, yarının
vb. bu süreye dâhil olmamasıdır. Yine görünen o ki, güneşin doğuşuna ya da batı-
şına yahut batış zamanına kadar koşulan şart muhayyerliğinde akdin ve şartın sa-
hih olduğu hakkında görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Görüş ayrılığı güneşin do-
ğuşuna kadar koşulan şart muhayyerliği hakkındadır. Bu konuda iki görüş vardır.
Bana göre tercih edilecek olan görüş akdin ve şartın sahih olduğunu savunan gö-
rüştür. Aslında görüş ayrılığı “muhayyerlik süresi sona erdiği halde taraflardan bi-
ri akdi feshetmemişse muhayyerlik batıl, akit bağlayıcı mıdır?” ya da bu konuda
“süre bittiği için akit bağlayıcı olmayacak mıdır?” şeklinde ortaya konabilir. Bana
Bu yazı Kral Suud Üniversitesi öğretim üyesi Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş tarafından
yazılan “el-Müddetü fî Hıyâri’ş-Şarti fi’l-Bey‘i” başlıklı makalenin tercümesidir. Makale el-Mecmeu’l-
Fıkhi’l-İslamî Dergisinde (Yıl: 13, Sayı:15, Sayfa: 223-269, Suudi Arabistan 2002) yayınlanmıştır.
356 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
göre tercih edilecek görüş birincisidir. Ulaştığım sonuca göre şart muhayyerliğinin
sahih olmasından dolayı sürenin akde bitişmesi/ittisal şart koşulmaktadır. Sürenin
kesintisiz olması da böyledir. En doğrusunu Allah bilir.
Giriş
Yüce Allah’a Celal ve Azim sıfatlarına uygun şekilde hamd, bu ümmetin öğret-
menine, dosdoğru ve sapasağlam yola irşat edenine salat ve selam olsun.
Günümüz insanının muamelelerinde şart muhayyerliğine olan ihtiyacını ve bunu
alım satımlarda çok kullandıklarını görünce konu üzerinde düşündüm ve bu konunun,
ilgili hükümlerin ve ayrıntılarının çok az bilinmesi sebebiyle, özellikle de süreyle alakalı
meselelerin araştırılması gereken konulardan olduğu kararına vardım. Gördüğüm kada-
rıyla meselelerinin bir araya getirilmesi ve hükümlerin açığa kavuşturulması bakımın-
dan şart muhayyerliğinin süresi hakkında yapılan bir çalışmanın çok önemli bir yeri
vardır. Bu sebeple bu husustaki araştırmayı derinleştirmeye kesin karar verdim. Çalış-
maya “Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi” adını verdim. Başlıktan da anla-
şıldığı üzere bu çalışma satım akdinde koşulan şart muhayyerliğindeki sürenin hüküm-
lerinin açıklanmasıyla sınırlandırılmıştır. Yüce Allah’tan başarıya, doğruya ve ihlasa
ulaştırmasını dileyerek bütün gayretimle çalıştım.
Araştırmayı giriş, beş bölüm ve sonuç şeklinde oluşturdum.
Giriş kısmında konunun önemini, araştırmanın amacını ve kapsamını ayrıntılı
olarak açıkladım.
Birinci bölüm, araştırmanın başlığında geçen lafızların tanımı hakkındadır.
İkinci bölüm, şart muhayyerliğinin meşruiyeti hakkındadır.
Üçüncü bölüm, müddeti meçhul ya da mutlak olan şart muhayyerliği hakkında-
dır. Bu bölümde iki mesele yer almaktadır.
Birinci mesele, süre şartının koşulması veya sürenin malum olması hakkında fa-
kihlerin farklı görüş belirtmesi meselesidir.
İkinci mesele, sürenin meçhul ya da mutlak olduğu şart muhayyerliğindeki ak-
din ve şartın hükmünün ne olacağı meselesidir.
Dördüncü bölüm, şart muhayyerliğinde caiz sayılan sürenin sınırları hakkında-
dır. Bu bölümde yedi mesele yer almaktadır.
Birinci mesele, en az süre hakkındadır.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 357
İkinci mesele, en uzun süre hakkındadır.
Üçüncü mesele, süreyi üç günle sınırlayanlara göre bu sürenin aşılması halinde
akdin ve şartın hükmü hakkındadır.
Dördüncü mesele, sürenin başlangıcı hakkındadır.
Beşinci mesele, “geceye” ya da “yarına” kadar koşulan muhayyerlik şartı hak-
kındadır.
Altıncı mesele, “güneşin doğuşuna” ya da “güneşin batışına” kadar koşulan mu-
hayyerlik şartı hakkındadır.
Yedinci mesele, muhayyerlik süresinin bitmesine rağmen iki taraftan birinin akdi
feshetmemesi hakkındadır.
Beşinci bölüm, sürenin kesintisiz ve akde bitişik olması şartı hakkındadır. Bu bö-
lümde iki mesele bulunmaktadır.
Birinci mesele, sürenin akde bitişik olma şartı hakkındadır.
İkinci mesele, sürenin kesintisiz olma şartı hakkındadır.
Sonuç bölümünde araştırmanın ulaşabildiğim önemli sonuçlarına yer verilmiştir.
Birinci Bölüm
Araştırmanın Başlığındaki Lafızların Tanımlanması
Araştırmanın başlığı üç temel lafzı içermektedir. Bunlar “süre” ve iki kelimeden
oluştuğu dikkate alınan “şart muhayyerliği” lafızlarıdır. İki kelimenin ayrımı sözlük
anlamı verilirken yapılacaktır. Terim anlamındaki tanımı ise tamlama olarak yapılacak-
tır.
1. Süre Kelimesi
Süre (müddet) kelimesi sözlükte zaman ve mekân bakımından son sınır (gâye)
anlamındadır.1 Feyyûmi (ö.1613) şöyle demektir: “Süre, zamanın az ya da çok bölümü
(burhe) demektir. Örneğin, oda (ğurfe) ve odalar (ğuraf) gibi.2
1 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “müddet” maddesi, III, 399. 2 Feyyumi, el-Misbahu’l-Münîr, “müddet” maddesi, s. 216.
358 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
Müddet kelimesinin terim anlamı sözlükteki anlamının dışına çıkmamaktadır.3
2. Muhayyerlik Kelimesi
Muhayyerlik (hıyâr) kelimesinin sözlükteki anlamı hakkında İbn Manzur şunları
söylemektedir: “Muhayyerlik kelimesi, tercih (ihtiyâr) kelimesinden türetilmiş bir isim-
dir ve sözleşmenin imzalanması veya feshedilmesi şeklindeki iki durumun hayırlısını
istemek demektir.”4 Matla‘ adlı eserde el-Ba’lî şöyle demektedir: “Muhayyerlik, ‘seçti-
seçiyor-seçmek’ fiilinin mastarının ismidir. Akdi imzalamak ve feshetmek gibi iki seçe-
neğin daha iyisini istemek demektir.”5
3. Şart Kelimesi
Şart kelimesinin sözlük anlamı hakkında İbn Manzur şu açıklamayı yapmıştır:
“Şart, satım sözleşmesi vb. işlemlerde bir şeyi yükümlü kılmak ya da o şeyin yükümlü-
lüğünü üstlenmek demektir. Çoğulu ‘şurut’tur.”6
Kelime terim olarak, “bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olmakla birlikte onun
yapısından bir parça teşkil etmeyen (vasıf veya iş)” demektir. Meselâ, namaz için taharet
bir şarttır.
4. Şart Muhayyerliği Tamlaması
Şart muhayyerliği, “bir şeyi sebebine izafe etmek” türünden bir tamlamadır.
Çünkü şart, muhayyerliğin sebebidir.7 Örneğin, öğle namazı gibi.8 İbn Abidin şöyle de-
mektedir: “Şart muhayyerliği göreceli bir tamlamadır.
Fakihlerin kullandığı terminolojide akdin taraflarından birinin imzalamak ya da
feshetmek şeklindeki tercihinin özel adı olmuştur.”9 Muvaffakuddîn İbn Kudâme (ö.620)
el-Mukni’de şöyle demektedir: “Şart muhayyerliği tarafların akit esnasında belirli bir
süreyi şart koşmalarıdır. Süre uzasa bile bu süredeki muhayyerlik kesinleşmiş olur.”10
Bu tarifte şart muhayyerliğinin süresinin uzamasının akde etki etmediğine dair işaret
3 Heyet, el-Mevsûatü’l-Kuveytiyye XXXVI, 286. 4 İbn Manzûr, Lisânü’l- Arab, “hayr” maddesi, IV, 267. Ayrıca bkz. Feyyumi, el-Misbâhu’l- Münir,
“hayr” maddesi, s. 71. 5 el-Ba’lî, el-Matla‘ alâ Ebvâbi’l-Mukni‘, s. 234. 6 İbn Manzûr, Lisânü’l- Arab, “şart” maddesi, VII, 329. 7 İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, IV, 45. 8 Kâsım el-Konevî, Enîsü’l-Fukahâ fî Ta‘rifâti’l-Elfâzi’l-Mütedâvileti beynel-Fukahâ, s. 205. 9 İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, IV, 46. 10 Muvaffak İbn Kudâme, el-Mukni‘ (eş-Şerhu’l-Kebir ve el-İnsâf ile birlikte), XI, 284.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 359
vardır. Bu görüş, Hanbelîlere göredir. Meselenin ayrıntısı daha sonra gelecektir. Vehbe
Zuhaylî şart muhayyerliğini şöyle tarif etmektedir: “Taraflardan birinin, her ikisinin ya
da bunların dışında birinin bir veya üç gün gibi bir sürede akdi feshetme veya imzalama
hakkına sahip olmasıdır.”11
İkinci Bölüm
Şart Muhayyerliğinin Meşruluğu
Fakihler şart muhayyerliğinin meşruluğunu sünnet ve icmâya dayandırmakta-
dırlar. Dayandıkları sünnet delili şu hadistir:
Muhammed b İshak’ın Muhammed b. Yahya b. Hibban’dan naklettiğine göre o
şöyle demiştir: Dedem, Münkız b. Amr, üzerine taş düştüğü için başında derin bir yara
olan12 adamdı. Bu sebeple rahat konuşamıyor, ticaret yaparken aldanıyordu. Hz. Pey-
gamber’in yanına gitti ve durumu anlattı. Hz. Peygamber ona “Alışveriş yaptığın zaman
aldatmak yok”13 de. Bundan sonra sen her alışverişinde üç gün muhayyersin; satın aldı-
ğını dilersen elinde tut, istemezsen sahibine geri ver.14
Buhari, bu hadisi Abdullah b. Ömer’den şu lafızlarla tahriç15 etmiştir: “Bir adam
Hz. Peygamber’e kendisinin alışveriş yaparken aldandığını anlattı. O da: Alışveriş yap-
tığında ‘aldatmak yok de’ buyurdu.”16
Birinci hadisin isnadı zayıftır. Bûsirî şöyle demektedir: “Bu, İbn İshak’ın tedlisin-
den17 dolayı zayıf bir isnattır.”18 Nevevî’ye göre hadisin isnadı hasendir.19 Fakihler, Ab-
11 Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletühü, IV, 254. 12 Burada başın yarılmış olduğunu anlatan “آمة” kelimesi, darbe sonucunda başta ve yüzde meydana gelen
yara demektir. 13 Burada kullanılan “ال خالبة” kelimesi “aldatma yok (ال خديعة)” demektir. Bkz. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, IV, 396;
Zerkeşi, eş-Şerhu alâ Muhtasari’l-Hırakî, III, 404. 14 İbn Mace, “Ahkâm” (Malını Yerinde Kullanamayan Kişinin Kısıtlanması Babı), Hadis No: 2355, II, 789;
Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, “Büyû” (Satım Akdinde Üç Günden Fazla Şart Muhayyerliğinin Caiz Ol-
madığının Delili Babı), V, 273; Dârekutnî, es-Sünen, “Büyû”, Hadis No: 220, III, 55; Hâkim, el-
Müstedrek, “Büyû” (Dördüncü Günde Sorumluluk Yoktur Babı), II, 22. 15 Sözlükte “çıkarmak” anlamına gelen tahric, hadis terimi olarak, bir hadisi râvînin kendisine kadar ulaşan
isnadıyla birlikte bir kitapta nakletmesine denir. Ayrıca herhangi bir kitapta bulunan hadislerin her biri-
ni, bütün isnadları ile birlikte göstermeye, bu hadislerin ve senetlerinin sıhhatlerini açıklamaya, eksik ve
ziyadelerini belirtmeye, senedin ilk râvîsini belirtmek suretiyle rivayet etmeye de tahric denir. Tahric
yapana muhric veya "muharric" hadisin alındığı kaynak veya râvîye mahrec denir. Tahricin “tahric-i ic-
mâlî” ve “tahric-i tafsili” şeklinde iki türü vardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Cemal Abdullah Aydın, Hadis-
te Tahric, (Basılmamış doktora tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2009, s. 17
vd. (müt.) 16 Buhari, “Büyû” (Alışverişte Aldatmanın Mekruh Olması Babı); İbn Hacer, Fethu’l- Bârî, IV, 395.
360 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
dullah b. Ömer’in “Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Alışveriş yapanların her biri, mu-
hayyerlik satışı hariç birbirinden ayrılmadıkça muhayyerdir”20 şeklinde rivayet ettiği
hadisi delil olarak kullanmışlardır. Bu, hadisin rivayetlerinden biridir. Hadisin sonun-
daki istisna, Hz. Peygamber’in muhayyerliğin şart koşulmasına dair sözüdür. Buna göre
muhayyerlik süresini meclis muhayyerliğinden sonraya uzatmak, akitte muhayyerlik
şart koşulmuşsa mümkündür.21
Şart muhayyerliğinin meşru olduğunu gösteren icmâ delilini pek çok bilgin nak-
letmiştir. Nevevî bu konuda şöyle der: “Ümmet, üç gün muhayyer olmayı şart koşmanın
caiz sayılması konusunda görüş birliği içindedir.22 Bu hususu İbn Abidin de aynı şekilde
anlatmıştır.23
Üçüncü Bölüm
Süresi Bilinmeyen Ve Belirlenmemiş Şart Muhayyerliği
Bu bölümde iki mesele vardır. Birinci mesele, âlimlerin vaktin şart koşulması ve-
ya malum olması hakkındaki görüş ayrılığıdır. İkinci mesele, sürenin bilinmemesi (meç-
hul) ve belirlenmemiş (mutlak) olması durumunda şart muhayyerliğindeki akdin ve
şartın hükmüdür.
17 Tedlis; Bir râvînin, muasırı olduğu halde görüşmediği veya görüşmüş bile olsa bahse konu olan hadisi
bizzat hocasından duymadığı halde duymuş gibi naklederek hadisin senedde zaten var olan herhangi
bir kusurunu gizlemesidir. Bkz. Ö. Mehmet Ulusoy, Hadis Rivayetinde Tedlis Uygulaması Ve İbn Ha-
cer’in “Tabakatü’l- Müdellisîn” Adlı Eseri, Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılma-
mış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş 2008, s. 14 vd. (müt.) 18 Bûsîrî, Misbâhu’z-Zücâceti fî Zevâidi İbn Mace, II, 226. 19 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 190. Nevevî’nin açıklamasına göre hadisin isnadında
Muhammed b. İshak vardır ve çoğunluk onu sika kabul etmiş ancak tedlis yapmakla ayıplamıştır. Mu-
hammed b. İshak’ın Muhammed b. Yahya b. Hibban’dan rivayet ettiği hadis mürseldir. Çünkü Mu-
hammed b. Yahya Hz. Peygamber’in dönemine yetişememiştir. Ayrıca hadisi kimden duyduğunu da
zikretmemiştir. Ama böylesi mürsel hadisleri İmam Şâfiî delil olarak kullanmıştır. Zira o, şöyle demek-
tedir: Mürsel hadis başka bir mürsel veya müsned hadisle yahut bazı sahabe kavliyle ya da ilim ehlinin
fetvalarıyla desteklendiğinde hadise dayanarak hüküm verilir. Bu hadiste de söz konusu durum mev-
cuttur. Nitekim ümmet üç gün muhayyer olmayı şart koşmada aynı görüştedir. Ayrıca bu hadisin başka
bir rivayet yolu daha vardır: Hâkim Muhammed b. İshak onu Nafi’den o da İbn Ömer’den tahriç etmiş-
tir. Zehebî et-Telhis’inde bu yolun sahih olduğunu söylemektedir. Bkz. a.g.e., II, 22. 20 Buhari, “Büyû” (Alıcı ve Satıcı Birbirinden Ayrılmadıkça Muhayyerdir Babı), III, 17-18; Müslim, “Büyû”
(Meclis Muhayyerliğinin Sabit Olması Babı), Hadis No: 1531, II, 1164. 21 İbn Münzir, el-İkna‘, I, 262; Sıddîk b. Hasen, er-Ravdatü’n-Nediyye Şerhu’d-Düreri’l-Behiyye, II, 118;
Müslim, “Büyû”, Hadis No: 1531, II, 1164. 22 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 190, 225. 23 İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar ale’d-Dürri’l-Muhtâr, IV, 47.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 361
Birinci Mesele: Sürenin Şart Koşulmasına Dair Fakihlerin Görüş Ayrılğı
Sürenin ya da sürenin malum olmasının şart koşulması hakkında fakihler genel
olarak iki görüşe sahiptir.
Birinci görüşe göre şart koşulan muhayyerliğin süresinin fazla ve eksik olmaya-
cak şekilde kayıt altına alınıp belirlenmesi gerekir. Nitekim “muhayyerlik süresinin sı-
nırsız olmasını” veya “dilediği zamana bırakılmasını” şart koşarsa ya da “taraflardan
biri muhayyer olduğunu söyleyip süreyi belirtmezse” yahut ikisi birden “falancanın
gelmesi”, “yağmurun yağması”, “herhangi birine danışmak” gibi belirsiz bir süreyi şart
koşarsa, muhayyerlik sahih olmaz. Hanefîler,24 Şâfiîler25 ve mezhepteki sahih görüşe gö-
re Hanbelîler26 bunu savunmaktadırlar.
İkinci görüş, sürenin mutlak olmasının caiz ve sahih olduğunu savunur. Bu,
Mâlikîlerin27 görüşüdür.
İkinci rivayet Ahmed b. Hanbel’den28 yapılmıştır. Bu, İbn Şübrüme’nin29 ve
Sevrî’nin30 görüşüdür.
24 Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 38; Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, V, 174; İbn Âbidîn, Reddü’l- Muhtar, IV,
47. 25 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l- Mühezzeb, IX, 191; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 47; Remlî, Nihâyetü’l-
Muhtâc, IV, 17. 26 Merdâvî, el-İnsâf’ta bunun mezhebin görüşü olduğunu söylemektedir. Şemsüddîn İbn Kudâme’nin
Şerhu’l-Kebir’inde ve Muvaffakuddîn İbn Kudâme’nin el-Muğni’sinde bunun Kâdî'nin ve İbn Akîl’in
görüşü olduğu belirtilmiştir. Bkz. Muvaffak İbn Kudâme, el-Muknî, XI, 286; Muvaffakuddîn İbn
Kudâme el-Muğnî, VI, 42; el-Buhûtî, Keşşâfu’l-Kına, III, 203. 27 Bkz. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 250; İbn Cüzeyy, Kavanînu’l-Ahkâmi’ş-Şer’iyye, s. 277. Bu,
Malikilerin sürenin mutlak olmasına ilişkin görüşüdür. İbn Cüzeyy Kavânîn’de şöyle demektedir: Taraf-
lar süreyi belirtmeseler de akit sahihtir. Süre en uzun müddete yorulur. Ancak onların görüşüne göre
süre eğer “falancanın gelişine kadar” gibi meçhul olursa akit fasittir. Yine Kavânîn’de şöyle demektedir:
Şayet taraflar “falancanın gelişine kadar” gibi meçhul bir süreye kadar şart koşarlar ve o falancanın geli-
şine dair bir emare görülmezse akit fasit olur. Buna göre Mâlikîler sürenin mutlak olmasıyla meçhul ol-
ması arasında ayrım yapmaktadırlar. Bkz. Huraşi, Muhtasar Halil, V, 111; Muhammed b. Abdurrahman
el-Mağribî, Mevahibu’l-Celîl li-Şerhi Muhtasar Halil, IV, 414; Salih Abdüssemi, Cevâhiru’l-İklîl, II, 35. 28 Bkz. adı geçen Hanbeli kaynaklar. Hanbeliler şöyle derler: İkisi de ebedi olarak muhayyer kalırlar veya
ikisi de süreyi keserler yahut belirlenmişse o süreye kadar devam ederler. 29 Bkz. Şemsüddîn İbn Kudâme, Şerhu’l-Kebîr (el-Mukni ve el-İnsâf ile birlikte), XI, 386; Muvaffakuddîn İbn
Kudâme, el-Muğnî, VI, 43. 30 Bkz. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 350.
362 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) Şart muhayyerliğindeki süre, akde bitişik bir süredir. Buna göre sürede bilin-
mezlik varsa muhayyerlik caiz olmaz. Örneğin, ecel vakti gibi.
2)Ebedî muhayyerliğin şart koşulması, tasarrufun da ebediyen yapılamamasına
sebep olur. Bu da akdin gereğine aykırıdır. Bu sebeple de sahih olmaz. Örneğin, “Tasar-
ruf etmemen şartıyla sana satıyorum” demesi gibi.31
İkinci Görüşün Delili
Bu görüşü savunanlar şu hadisi delil olarak kullanmışlardır: Kesîr b. Abdullah b.
Amr el-Müzenî babasından, o da dedesinden şöyle rivayet etmiştir: “Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur: Helali haram, haramı helal kılan anlaşma dışında Müslümanlar ara-
sında sulh caizdir. Helali haram, haramı helal kılan şart dışında Müslümanlar şartlarına
uyarlar.”32
Bu hadis, her ne kadar hadisin bazı rivayet yolları hakkında söz söylenebilecek
olsa da, rivayet yollarının geneli bakımından sahih li-gayrihî33 derecesine ulaşmaktadır.
Nitekim Elbânî de bu hususu dile getirmekte ve şöyle demektedir: “Hadis bu rivayet
yollarının geneli itibariyle sahih li-gayrihî derecesine ulaşmaktadır. Şöyle ki, her ne ka-
dar bazı rivayet yollarında şiddetli zayıflık varsa da hadisin diğer rivayet yolları kendi-
siyle delil getirmeye uygundur.”34
Bu delile üç yönden cevap verilebilir:
31 Şemsüddîn İbn Kudâme, Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 43. 32 Ebû Dâvud Sünen’inde bu hadisi Ebû Hureyre’den farklı lafızlarla tahriç etmiştir. Bkz. Ebû Dâvud,
“Akdıye” (Sulh Babı), Hadis No: 3594, IV, 19; Tirmizi, “Ahkâm” (İki Kişi Arasındaki Sulh Hakkında Hz.
Peygamber’den Zikredilen Babı), Hadis No: 1352, III, 664 (yukarıdaki hadisin lafzı Tirmizî’ye aittir ve
hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir); İbn Mâce Sünen’inde Tirmizî’nin tarikiyle rivayet etmiştir
ama “Müslümanlar şartlarına uyarlar…” ifadesine yer vermemektedir. Bkz. İbn Mâce, “Ahkâm” (Sulh
Babı), Hadis No: 2353, II, 788; Buhârî Sahih’inde bu hadisin bir kısmını delil olarak göstermiştir. Buhârî,
“İcâre” (Simsarın Ücreti Babı), III, 52. 33 Hasen li-gayrihi; hasen hadis özelliklerini, kendisinde doğrudan bulundurmadığı için, aslında az zayıf
olduğu halde, başka bir isnadla desteklendiğinden dolayı hasen rütbesine yükselen hadise denir. Hadis-
lerin bir üst dereceye yükselmeleri şahit ve mütâbî denen destekleyici hadisler sayesinde olur. Ayrıntılı
bilgi için bkz. Hadis Usûlüne Giriş, Muhammed Salih el-Üseymîn, çev. M. Beşir Eryarsoy, Guraba Yay.,
İstanbul 2004, s.6. (müt.) 34 Elbânî, İrvâu’l-Ğalil fî Tahrîci Ehâdîsi Menari’s-Sebîl, V, 145.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 363
1) Hadis hem onların görüşünü hem de süreyi sınırlamamanın ve sürenin belir-
sizliğinin cevazına dair gerekçelerini ifade etmemektedir. Hadisin sonundaki “Helali
haram, haramı helal kılan şart dışında Müslümanlar şartlarına uyarlar” ifadesi de bunu
teyit etmektedir. Ebedî muhayyerliğin şart koşulması, tasarrufun da ebediyen yapıla-
mamasına sebep olur. Bu da akdin gereğine aykırıdır. Örneğin, “Tasarruf etmemen şar-
tıyla sana satıyorum” demesi gibi. Bu sebeple de muhayyerlik sahih olmaz.
2) Bunda cehalet vardır. İslam, akitleri bilinmezlikten korur. Çünkü bilinmezlik
zarara yol açar. Bu da husumeti ve ardından çekişmeyi doğurur. Hâlbuki İslam, akdin
taraflarını bu durumlara düşmekten korumaktadır.
3) Onların hadise dayanarak yaptıkları gerekçelendirmeyi kabul ettiğimiz tak-
dirde şunu söyleriz: O, genelleme (âmm) ifade eden bir hadis olup Münkız b. Amr hadi-
siyle tahsis edilmiştir. Nitekim Münkız, yaptığı alışverişlerde olabildiğince aldanıyordu.
Bu sebeple durumunu Hz. Peygamber’e şikâyet etmiş, o da “Alışveriş yaptığın zaman
aldatma yok de. Sonra sen satın aldığında üç gün muhayyersin; razı olursan satın aldı-
ğını elinde tut, olmazsan onu sahibine geri ver” buyurmuştur.35 Muhayyerlik şartının
mutlak söylenmesi durumunda Münkız b. Amr hadisinden dolayı sürenin üç gün olma-
sı mümkündür. Bu durumda Münkız hadisi “Müslümanlar şartlarına bağlıdır” hadisini
tahsis etmektedir. Şeyhülislam İbn Teymiyye, daha sonra geleceği üzere, bu görüşü ter-
cih etmektedir.36
İkinci Mesele: Süresi Meçhul ve Mutlak Olan Şart Muhayyerliğindeki
Akdin ve Şartın Hükmü
Birinci meselede şart muhayyerliğindeki sürenin malum olması hakkında fakih-
lerin görüş ayrılığının açıklaması geçmişti. Orada fakihlerin görüşlerini arz etmeden
önce şunları söylemiştim: “Daha önce geçen ilk mesele fakihlerin bu ikinci mesele hak-
kındaki görüşlerinin açıklamasına hazırlık olsun diye bu sunum genel mahiyette olacak-
tır.” Bu ikinci meselede, fakihlerin meseleye ilişkin görüşlerinin ayrıntılı açıklamasını da
ekleyerek akdin ve şartın hükmünü açıklayacağım.
Fakihlerin Mesele Hakkındaki Görüş Ayrılığı
Bu mesele hakkında fakihler beş ayrı görüşü benimsemişledir:
35 Hadisin tahrici ve hükmüyle ilgili bilgiler ikinci bölümde geçmişti. Bkz. 14. dipnot. 36 Ba’li, el-İhtiyârâtü’l-Fıkhiyye, s. 221.
364 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
1) Şartın ve akdin fasit olması halinde satım akdi batıl ve fasittir. Keza fesat unsu-
runun birlikte bulunduğu şart da böyledir. Şâfiîler37 ve bir rivayete göre Ahmed b. Han-
bel38 bu görüştedir.
2) Akdin değil, şartın batıl olması halinde satım akdi sahih, şart batıldır. Bu görüş
Ahmed b. Hanbel’den39 gelen ikinci bir rivayete göredir. İbn Ebî Leyla40 ve Evzaî41 de bu
görüşü benimsemiştir.
3) Akdin sahih, şartın düzeltilebilir olması halinde akit sahihtir. Ama şart o haliy-
le mutlak olarak bırakılmayıp düzeltilir ve taraflar bu satım akdinin elverdiği sürede
muhayyer olurlar. Mâlikîler42 ve Şeyhülislam İbn Teymiyye43 bu görüştedir.
Bu üçüncü görüşe göre şart nasıl düzeltilecektir? Bu şartın sahih olabilmesi için
düzeltmenin nasıl yapılacağı hakkında Mâlikîler ve Şeyhülislam İbn Teymiyye görüş
ayrılığı içindedirler.
Mâlikîler şöyle derler: “Bunun bizzat belirlenmiş bir miktarı yoktur. Bu, satım
konusunun değişmesine bağlı olarak ihtiyaç ölçüsünde belirlenir. Dolayısıyla satım ko-
nusu değişince o da değişir.”44 “Tarafların muhayyerliğinin süresi kumaşta, elbiselerde,
ticaret mallarında, yenebilir veya yenemez özellikte olan saklanabilir hububatta üç güne
kadardır. Kölede, satın aldığı zamandan itibaren bir hafta, binek hayvanında kuryenin
(berîd) vb. binmesi, evde ve arazide bir ay, çarşıda satılan dayanıksız yiyeceklerde, ba-
lıklarda, yaş sebze meyvelerde akdin yapıldığı vakittir.45
37 Bkz. Nevevî, el-Mecmû‘ Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 225; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 47; Remlî, Nihâyetü’l-
Muhtâc, IV, 18. 38 Bkz. Muvaffak İbn Kudâme, el-Mukni‘ (eş-Şerhu’l-Kebîr ve el-İnsâf ile birlikte), XI, 287; el-Muğnî, VI, 43. 39 Bkz. Muvaffak İbn Kudâme, el-Mukni‘, XI, 287; el-Muğnî, VI, 43. 40 Bkz. Muvaffak İbn Kudâme, el-Mukni‘, XI, 287; el-Muğnî, VI, 43; Nevevî, el-Mecmû‘ Şerhu’l-
Mühezzeb, IX, 225. 41 Nevevî, el-Mecmû‘ Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 225. 42 Burada Mâlikîlerin bu konuyla ilgili ilk meselede bahsettiğim görüşlerinin ayrıntısına dikkat çekmek
yerinde olacaktır: Malikilere göre süre meçhulse akit fasit olur. Anladığımız kadarıyla, onların bu mese-
leyle ilgili görüşleri, süresi meçhul olan değil, süresi mutlak olan şart muhayyerliği hakkındadır. Bkz.
İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 250; İbn Cüzeyy, Kavânînu’l-Ahkâmi’ş-Şer’iyyeti, s. 277; Huraşi,
Muhtasaru Halîl, V, 111; Muhammed b. Abdurrahman, Mevâhibu’l-Celîl li-Şerhi Muhtasari Halil, IV,
414; Salih Abdüssemi, Cevâhiru’l-İklîl, II, 35. 43 Ba’lî, el-İhtiyârâtü’l-Fıkhıyye, s. 221. 44 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 250. 45 Abdullah b. Abdilber, el-Kâfî fî Fıkhı Ehli’l-Medine el-Mâlikî, s. 343. Ayrıca bkz. İbn Cüzeyy,
Kavânînu’l-Ahkâmi’ş-Şer’iyyeti, s. 277.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 365
Şeyhülislam İbn Teymiyye ise şöyle demektedir: Taraflar muhayyerlik süresini
belirlemezlerse Hibban b. Münkız hadisinden46 dolayı muhayyerlik üç güne kadar geçer-
lidir. Bedeli geri verdiği takdirde satıcı akdi feshedebilir. Yoksa feshedemez.47
4) Yenileme (tashih) imkânı bulunmakla beraber akdin fasit olması. Hanefîler48
bu görüştedir. Bu görüşe göre üç gün içinde icazet verilirse akit sahih olmaktadır. Yine
şart koşanın ölümü sebebiyle muhayyerlik düşerse, bu kişi akdi bağlayıcı hale getiren
bir şey yaparsa, bütün bu durumlarda akit caize dönüşür. Ebu Hanife’nin görüşüne bi-
naen Hanefîler bu akdin başlangıçtaki hükmü konusunda görüş ayrılığındadırlar. Kimi-
ne göre akit fasittir, dördüncü günden önce muhayyerliğin düşürülmesi yoluyla sahihe
dönüşür. Bu, Irak ehlinin görüşüdür ve zahir rivayettir. En tutarlısı (evceh) akdin mev-
kuf olmasıdır. Dördüncü günden bir süre geçince akit fasit olur. Bu, Horasan ehlinin
görüşüdür. Serahsî, Fahrulislam ve diğer Mâverâünnehir âlimleri (meşayıh) bu görüşü
tercih etmiştir.49
5) Akdin ve şartın sahih olması. Bu görüşe göre akit sahihtir, şart olduğu gibi bı-
rakılır; taraflar süresiz muhayyer olurlar, süreyi sona erdirirler veya belirlenmiş ise vade
bitince muhayyerlik sona erer. Bu görüş Ahmed b. Hanbel’den rivayet edilmiştir.50 Bu,
İbn Şübrüme’nin51 görüşüdür.
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) Bu, fasit şartın bitiştiği ve fasit hale getirdiği bir akittir. Şiğar nikâhı52 ve mu-
hallil53 gibi.54 Bu delil, akdin asıl itibariyle sahih olması ve fesadın şartta bulunması ba-
46 Hıbban b. Münkız b. Amr. Bununla ilgili hadisin tahrici ve hadis üzerine bina edilen hüküm hakkındaki
bilgiler ikinci bölümde geçmişti. Bkz. 14. dipnot. 47 Ba’lî, el-İhtiyârâtü’l-Fıkhıyye, s. 221. 48 Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 38; Kâsânî, Bedaiu’s-Sanai, V, 174; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, IV, 47. 49 Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 39; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, IV, 47. 50 Burada, bu rivayetin geçen meseledeki “akdin sahih olmadığına dair” diğer rivayetin mukabili olduğu-
na dikkat çekmek yerinde olur. Meseleyle ilgili birinci görüşteki ilk rivayet ve ikinci görüşteki ikinci ri-
vayet şartın fasit olduğunu savunan görüşe göredir. Bu meseleyle ilgili birinci ve ikinci görüşte zikretti-
ğimiz iki rivayete binaen bununla akit fasit olur mu? Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Mukni, XI,
286; el-Muğnî, VI, 43. 51 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 52 Şiğar nikâhı, iki kimsenin velisi bulundukları herhangi iki kadını, karşılıklı olarak birbirlerine mehir
olmaksızın nikâhlamasıdır. Hanefi Mezhebine göre bu nikâhın caiz olmamasının sebebi mehrin belir-
lenmemiş olmasıdır. Mehir belirlendiği takdirde şiğar nikâhı sahihtir, fakat tahrimen mekruhtur. Diğer
üç mezhebe göre ise, mehir belirlenmiş olsa bile bu nikâh akdi batıldır. Çünkü hadisteki yasak, hükmün
mekruh olmasını değil, batıl olmasını ifade etmektedir. Mehrin olmaması yönünden şiğar nikâhı ile ber-
366 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
kımından tartışılabilir. Nitekim Mâlikîlerin ve İbn Şeyhülislam Teymiyye’nin görüşüne
binaen şartın düzeltilmesi mümkündür. Bu durumda şart ve akit sahih olur.
2) Satıcı, verdiğini geri almak istediğinde muhayyer olmak şartıyla, bu bedel kar-
şılığında malı vermeye razı olmuştur. Müşteri, akdi feshetmekte muhayyer olmak şar-
tıyla, bu bedeli vermeye razı olmuştur. Bu şart muhayyerliğini sahih kabul etseydik, her
birinin mülkünü kendi rızası olmadan diğerinin adına süresiz hale getirmiş, razı olma-
dığı şeyle onu bağlamış olurduk.55
Bu delil, delilin ilk kısmının kabul edilebilir, fakat delilin sonundaki “onu sahih
kabul etseydik…” şeklindeki sözlerinin kabul edilemez olması bakımından tartışılabilir.
Şöyle ki, akdin sahih olması halinde akdin taraflarından her birinin mülkiyeti nasıl sona
erecektir? Evet, ikisinin de satım akdiyle, bedelle ve şart muhayyerliğinin iptal edilme-
siyle bağlı olduğunu söylersek bu olabilir. Ancak burada başka muhayyerlikler de var-
dır. Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin görüşüne binaen akdi tashih etmek ve üç gün mu-
hayyerliği kesinleştirmek yahut Malikilerin görüşüne binaen malın değişmesine bağlı
olarak muhayyerliğin değişmesi bu türdendir. Sonuç olarak bu delilin zayıflığı ortaya
çıkmıştır.
3) Şart bedelin bir kısmını almaktadır. Şartı kaldırdığımızda bedelin vadeden dü-
şen kısmının iadesi gerekir. Geriye ne kaldığı ise meçhuldür, dolayısıyla bedel de meç-
hul olduğu için akit fasit olur.56 Bu delil, muhayyerlik şartının kaldırılmasının ve batıl
sayılmasının esas alınmasına karşılık şartın tashih edilmesinin mümkün olması, buna
bağlı olarak akdin de sahih olması bakımından tartışılabilir. Muhayyerlik şartının tashih
edilmesi, daha önce açıkladığımız üzere Hanefîlere, Malikîlere veya Şeyhülislam İbn
Teymiyye’ye göre mümkündür.
del türü evlenme arasında benzerlik vardır. Şiğar nikâhının ayrıntısı hakkında bilgi için bkz. Vehbe,
Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî ve Edilletühu, VII, 116-117. (müt.) 53 Muhallil, üç talâkla boşanmış bir kadının boşayan kocasına helâl olması niyeti ve boşamak şartı ile o
kadınla evlenen adama denir. Buna “muhil” veya “hulleci” adı da verilir. Kadını kocasına helal kılmak
için yapılan bu eylem, Bakara 230 âyetinin açık hükmünü uygulamamak amacıyla yapılan “kanunu do-
lanma/kanuna karşı hile” eylemi olduğu için Hz. Peygamber, hülle yapan ve yaptıran erkeğin Allâh'ın
lânetine uğrayacağını söylemiş (Ebû Dâvûd, Nikâh, 15; İbn Mâce, Nikâh, 33), hülle yapan erkeği “kiralık
teke” şeklinde nitelemiştir (İbn Mâce, Nikâh, 33). (müt.) 54 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 43-44. 55 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 44. 56 Bkz. Adı geçen kaynaklar ve Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 47.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 367
İkinci görüşün delili
1) Bu görüşü savunanlar, Hz. Âişe’nin Berîre kıssası hakkındaki hadisiyle görüş-
lerini gerekçelendirmişlerdir. Bu rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Biri-
lerine ne oluyor da Allah’ın kitabında olmayan şartları koşuyorlar. Allah’ın kitabında
olmayan bir şart, yüz tane de olsa, batıldır. Allah’ın hükmü en doğrudur, Allah’ın şartı
en sağlamdır, velâ hakkı57 azat edene aittir.” Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiş-
tir.58 Bu ikinci görüşü savunanlar, şartın batıl ve akdin sahih sayılması hakkında bu ha-
disin zahir olduğunu söylemişlerdir.59
Bu delil, söz konusu hadisin Allah’ın kitabında olmayan ya da Allah’ın kitabın-
dakine muhalefet eden şartın batıl olduğunu ifade etmesi bakımından tartışılabilir. Hâl-
buki meselemizde akitle birlikte bulunan şart böyle değildir. Zira fakihler bu şartın sa-
hih olduğunda ittifak etmişlerdir. Ama bu şart, belirsiz şekilde mutlak olarak akitle be-
raber olduğu sürece cehalete, aldanmaya, vs. sebep olduğu için sahih değildir. Bundan
dolayı biz şöyle diyoruz: Evla olan, şartı ilga ve iptal etmemek, bilakis sahih kabul et-
mektir. Şartın ilga sebebini ortadan kaldırmak, şartın ortadan kaldırılmasından daha
üstündür. Zira taraflar satım akdini gerçekleştirdiklerinde, akdin tamamlanması konu-
sunda şart muhayyerliğine karar vermiş olmaktadırlar. Bu, tarafları akdi tamamlamaya
sevk eder. Akdi sahih kabul eder ve şartı iptal edersek, onları istemedikleri bir şeyle bağ-
lamış, şart muhayyerliğinden elde etmek istedikleri amacı kaçırmış oluruz.
2) Akit rükünleriyle tamam olmuştur, şart fazlalıktır, dolayısıyla şart fasit olup
ortadan kalktığında fasit olan unsur düşer ve geride iki rüknüyle beraber akit kalır. So-
nuç itibariyle akit, şart koşulmamış gibi sahih olur.60 Bu delil, daha önce geçen delilin
tartışıldığı gerekçeyle yani “şartın düzeltilmesinin yok sayılmasından üstün olması”
bakımından tartışılabilir. Çünkü şartın ilga edilmesi, akdin taraflarını istemedikleri şeyle
bağlamak, akitle ulaşmak istedikleri amacı kaçırmaktır. O amaç, şart muhayyerliğine
güvenip akdi tamamlamaya karar vermektir. Şöyle ki, taraflar satım akdini geçerli
(nâfiz) hale getirdiklerinde akdin tamamlanması konusunda şart muhayyerliğine karar
57 Velâ hükmî bir yakınlıktır. Bir kişi kölesini azat ettiğinde, şartların elvermesi durumunda azat edilen
kölenin mirasına sahip olur. Azat etmeye bağlı velâya “velâü’l atâka”, akde bağlı velâya “velâü’l
muvâlât” denir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul
1998, s. 480. (müt.) 58 Buhari bu hadisi Sahih’inde tahriç etmiştir. Bkz. Buhari, “Şurût” (Velâda Şartlar Babı), III, 177; Müslim,
“Itk” (Velâ Azat Edenindir Babı), Hadis No: 1504, II, 1121-1142. 59 Nevevî, el-Mecmû Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 225. 60 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 288; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 44.
368 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
vermiş olmaktadırlar. Onları akdi tamamlamaya götüren şey budur. Akdi sahih, şart
muhayyerliğini ise fasit sayıp ilga edersek onları zarara sokmuş oluruz. Hâlbuki İslam
Dini, taraflardan mümkün mertebe zararı gidermektedir.
Üçüncü Görüşün Delilleri
Üçüncü görüşte anladığımız kadarıyla Malikîler ve Şeyhülislam İbn Teymiyye
akdin sahih ve şartın düzeltilebilir olduğunda görüş birliği içerisindedirler. Ancak onlar,
ayrıntısı daha önce geçtiği üzere, şartın nasıl düzeltileceği hakkında farklı görüşlere sa-
hiptirler. Bu sebeple gerekçelendirme önce Malikîler sonra Şeyhülislam İbn Teymiyye
için olacaktır.
Malikîlerin delilleri şunlardır:
1) Muhayyerlikten anlaşılan, “satım konusunun (mebii)” seçimidir. Bu böyle
olunca bunun zamanla ve satım konusunun seçilme yeriyle sınırlı olması gerekir. Bu da
satım konusunun değişmesiyle değişir.61
2) Standart (mislî) mallarda seçim örfe göre belirlenir. Muhayyerliği mutlak ola-
rak söylese de alışılagelmiş olana yorulur.62
Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin delili, Münkız b. Amr63 hadisiyle gerekçelendirme
yapmaktır. Şöyle ki, Münkız alışveriş yaparken aldanıyordu. Bu durumu Hz. Peygam-
ber’e şikâyet etti. O da ona “Alışveriş yaptığın zaman ‘aldatma yok’ de. Sonra sen satın
aldığın her şeyde üç gün muhayyersin; razı isen elinde tut, değilsen sahibine geri ver.”
buyurdu. Şeyhülislam İbn Teymiyye mutlak şart muhayyerliğinin üç günle sınırlanaca-
ğına dair bu hadisi delil olarak kullanmıştır.64
Bu, tarafların muhayyerlik için koştukları şartla ulaşmak istedikleri haklarını ko-
ruyan güçlü bir gerekçelendirmedir. Bunun sayesinde zikrettiğimiz zararlar giderilir.
Bunlar, şartın tamamen iptal edilip akdin sahih sayılması ya da akdin ve şartın fasit ka-
bul edilmesi durumunda tarafların başına gelen zararlardır. Bundan dolayı tarafların
alım satım fırsatı kaçmış olur. Bu hadise dayanarak şartı sahih kabul edip üç günle sınır-
lamak orta yolu tutmak demektir. Böylece şartın bilinmezliği ve aldanma durumu de-
61 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 251. 62 Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu, IV, 255-256. 63 Hadisle ilgili bilgiler daha önce geçmişti. Bkz. 14. dipnot. 64 Bkz. el-Ba’lî, el-İhtiyârâtü’l-Fıkhıyye, s. 221.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 369
vam etmez. Bu yol, şartı tamamen iptal etmemiştir. Neticede taraflar bahsettiğimiz mak-
satlarına ulaşmaktadırlar.
Bu konuda görebildiğimiz kadarıyla bu şeriatın yüceliği, mükemmelliği, evren-
selliği her zaman ve mekân için geçerlidir. Şöyle ki, özellikle akitlerinde ve muamelele-
rinde olmak üzere bütün işlerinde insanların yararlarını gözetmektedir. Allah Teâlâ,
Şeyhülislam İbn Teymiyye’ye delil getirme, hüküm çıkarma ve görüş belirtme konula-
rında bize kılavuzluk eden eşsiz bir akılcılığı bahşetmiştir. Ders okutanlar, araştırmacılar
onun önünde hayretler içindedirler. Allah’ın izniyle doğruya ulaşmak için tahkike, tet-
kike ve tahlile sevk eden zihnin yanıp tutuşması bundan ilham alır.65
Dördüncü Görüşün Delili
Fasit kılan şey (müfsit), muhayyerlik şartı değildir. Bilakis fesat dördüncü gün-
de66 ona bitişir. Bu gerçekleşmeyince dördüncü gün gelmeden müfsit ortadan kalkar ve
akit sahih olarak kalır.67 Akdin taraflarının şart muhayyerliğini koşmamış olmaları du-
rumunda olduğu gibi, müfsidin akde bitişmeden kaldırılması halinde de akit sahih
olur.68 Bu delil, çeşitli bakımlardan tartışılabilir:
1) Müfsit, akde bitişik olan bir şarttır.69
2) Akdin ya sahih ya da fasit olmasıdır. Akit şartla birlikte sahih ise akitte koştu-
ğumuz şartın varlığı akdi fasit yapmaz. Şayet akit fasit ise sahihe dönüşmez. Örneğin,
bir dirhemin iki dirhem karşılığında satılması şeklindeki akitte, bedel olan iki dirhem-
den biri kaldırıldığında (hazf) akdin sahihe dönüşmemesi gibi.70
3) Tarafların amacının sadece akdi tashih etmek olmamasıdır. Aksine, ikisi de
muhayyerlik şartı bulunan akdi istemektedir. Şart muhayyerliği dışında bir nedenden
dolayı akdin fasit ya da sahih olması taraflara göre eşittir. Daha önce açıkladığım sebep-
ten ötürü, akdin sahih hale getirilmesini, akdin şartının sahih hale getirilmesiyle birlikte
yapmak daha üstündür.
65 İslam tarihinde eşsiz sıfatına layık daha nice dehanın var olduğu kanaatindeyiz. (müt.) 66 Yani muhayyerliğin bittiği üçüncü günü takip eden dördüncü günde akde bitişir. Bu, Hanefilerin görü-
şüne dayalı olarak böyledir. Şart muhayyerliği üç günden fazla olursa akit fasit olur. Bu meselenin ayrın-
tısı ikinci bölümde gelecektir. 67 İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, IV, 47-48. 68 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 43. 69 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 43. 70 Şemsüddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 287; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 43.
370 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
Beşinci Görüşün Delili
Bu görüşü savunanlar, Kesîr b. Abdullah b. Amr b. Avf el-Müzenî’nin babasın-
dan onun da dedesinden71 rivayet ettiği “Müslümanlar şartlarına uyarlar” şeklindeki
hadisle görüşlerini delillendirmişlerdir. Bu delil şu şekilde tartışılabilir: Bu bölümün
birinci meselesinde bu hadisle yapılan gerekçelendirmenin cevabını orada zikretmiş,
orada Münkız b. Amr hadisiyle tahsis edilmiş bir genelleme olduğunu söyleyerek bu
hadisin onların benimsediği görüşü ifade etmediğini açıklamıştım.
Tercih
Fakihlerin görüşlerini, delillerini ve bunların münakaşalarını sunduktan sonra
üçüncü görüşü tercih ettiğimiz belli oldu. Bu görüş, Malikîlerin ve Şeyhülislam İbn
Teymiyye’nin görüşüdür. Bu görüşe göre akit sahih olup, Malikîlerin benimsediği belirli
bir sınırlamanın olmayacağına dair keyfiyete binaen şartın düzeltilmesi mümkündür.
Nitekim süre, satılan mallara göre ya da Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin Münkız b. Amr
hadisine dayanarak benimsediği “sürenin mutlak olmasının üç gün sayılacağı” şeklin-
deki keyfiyete göre belirlenmektedir.
Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin görüşünü daha doğru görüyorum. Çünkü daya-
nağı hadistir ve insan buna güven duymaktadır. Hadis Münkız b. Amr’a özgü değildir,
geneldir ve bunu olaya özgüleyecek olan tahsis delile muhtaçtır. Bu görüşü tercih et-
memin çeşitli sebepleri vardır:
1) Bu görüşte, akdi yapanların her birinin amacının varlığını sürdürmesi söz ko-
nusudur. Bunun için akdin ve muhayyerlik şartının tashih edilmesi, şartın mutlak ve
meçhul olarak bırakılması durumunda tarafları zarara sokan cehaletten, aldanmadan
arındırıldıktan sonra muhayyerlik şartının devam etmesi gerekir.
2) Daha önce açıkladığı üzere diğer görüşlerde taraflar zarar görmektedir.
3) Bu görüş İslam Şeriatının ruhuna uygundur. Nitekim İslam Dini zararı, çekiş-
meyi, gerçekleşmeden önce husumeti ortadan kaldırmaktadır. Bu görüş de bu anlamı
sağlamaktadır.
71 Bu hadis ve hadisin tahrici ile ilgili bilgiler bu bölümün birinci meselesinde geçmişti.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 371
Dördüncü Bölüm
Şart Muhayyerliğinde Caiz Olan Sürenin Sınırları
Bu bölümde yedi mesele vardır: 1) En kısa süre, 2) En uzun süre, 3) Üç günle sı-
nırlayanlara göre bu sürenin aşılması durumunda akdin ve şartın hükmü, 4) Sürenin
başlangıcı, 5) Geceye ya da yarına kadar ki muhayyerlik şartı, 6) Güneşin doğuşuna ya
da batışına kadar ki muhayyerlik şartı, 7) Muhayyerlik şartı sona erdiği halde taraflar-
dan birinin satım akdini feshetmemesi hakkındadır.
Birinci Mesele: En Kısa Süre
Âlimler üç günlük şart muhayyerliğinin caiz olduğunda ittifak etmişlerdir. Ne-
vevî konu hakkında şöyle demiştir: “Muhayyer olma şartının üç gün olduğunda ümmet
görüş birliği içindedir.”72 Bu sebeple şart muhayyerliğinin en az süresi için belirlenmiş
bir vakit yoktur. Daha azı olmayacak şekilde bu sürenin belirli bir sınırı da yoktur. Daha
azının caiz olması mümkündür. Çünkü daha fazlanın caiz olması daha azın caiz olması-
na öncelikle delâlet eder.73
İkinci Mesele: En Uzun Süre
Şart muhayyerliğinde caiz olan en uzun sürenin miktarı hakkında fakihler üç ay-
rı görüşe sahiptir:
1) Üç günden fazla olduktan sonra ister az ister çok olsun, şart koşulan süre taraf-
ların anlaştıkları belirli bir süredir.
Hanefîlerden Ebu Yusuf ve Muhammed b. Hasan,74 Ahmed b. Hanbel75bu görüş-
tedir. Bu görüş Şâfiî mezhebinde vecihtir.76 İbn Münzir de bu görüşü benimsemiştir.77 Bu
72 Nevevî, el-Mecmû Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 190. 73 Bkz. el-Mevsûatu’l-Kuveytiyye, XX, 82. 74 el-Fetava’l-Hindiyye, III, 38; Zeyleî, Tebyînü’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, IV, 14; İbn Nüceym, el-
Bahru’r-Râik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, IV, 3; İbn Âbdîn, Reddü’l-Muhtâr, IV, 47. 75 Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Mukni‘, XI, 284; el-Muğnî, VI, 38; Şerhu’z-Zerkeşî ala Muhtasari’l-
Hırakî, III, 401; İbn Müflih, el-Mübdi’ Şerhu’l-Muknî, IV, 67; Buhûtî, Keşşafu’l-Kına, III, 202. 76 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 190. Şafii mezhebinde İmam Şafi'nin görüşlerine ve eserlerine
“kaviller”, İmam'ın dışındakilerin görüşlerine “vecihler”, bir meselede birden fazla görüş varsa bunlara
“tarikler” adı verilir. (müt.) 77 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 284; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 38; Ne-
vevî, el-Mecmu, IX, 190, 225.
372 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
görüş Hasan b. Salih Ubeydullah b. Hasan el-Anberî, İbn Ebî Leyla, İshak b. Râhuye ve
Ebu Sevr’den de rivayet edilmiştir.78
2) Şart muhayyerliğinin en uzun süresi üç gün ve üç gecedir. Daha azı da olabilir.
Ama üç günden fazlası caiz olmaz.
Ebu Hanife ve Züfer,79 Şâfiî,80 Abdullah b. Şübrüme ve bir rivayete göre Evzaî bu
görüştedir.81
3) Alışılagelmiş sınırı belirlemeyi taraflara bırakmak. Buna göre caiz olan şart
muhayyerliğinin süresi, malın değişmesinden dolayı ihtiyaç ölçüsünde değişir. Her bir
malın türündeki alışılagelen belli süreyi aşmamak kaydıyla taraflar diledikleri süreyi
belirleyebilir.
Bu, Mâlik’in görüşüdür.82
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) “Ey iman edenler! Akitlerinizi ifa ediniz (Mâide, 1) âyetinin genelleme ifade
etmesi.
2) Bu görüşü savunanlar “Kesîr b. Abdullah b. Amr b. Avf el-Müzenî babasından
o da dedesinden” hadisindeki “Helali haram, haramı helal yapan şart dışında Müslü-
manlar şartlarına uyarlar” ifadesi ile delil getirmişlerdir.
3) Süre, şarta dayalı olarak belirlenmiş bir hak olup belirlenmesi onu şart koşana
bağlıdır. Mesela, vade gibi. Ayrıca akde bitişik bir süre olduğu, vade örneğindeki gibi
tarafların takdirine bırakılacağı da söylenebilir.
78 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 79 Daha önce geçen Hanefi kaynaklar 80 Nevevî, el-Mecmu adlı eserinde (IX, 190) şöyle demiştir: “Mezhepte meşhur olan görüş budur. Şafiî’nin
ifadeleri (nass) bu görüşü desteklemiştir (tezâhür). Ashap bütün tariklerde bunu kesin belirtmiştir.”
“Bkz. Nevevî, Ravdatu’t-Talibin, III, 44; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 47; Remlî, Nihâyetü’l-Muhtâc, IV,
19; Hasiyetü Kalyûbî ve Umeyra alâ Minhâci’t-Tâlibîn, II, 193; Hâsiyetü’ş-Şerkâvî alâ Tuhfeti’t-
Tullâb, II, 41. 81 Nevevî, el-Mecmû Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 225. 82 Üçüncü bölümün ikinci meselesinde, İmam Malik’in de belirttiği üzere, malların ve bunlara uygun süre-
lerin değişmesi hakkındaki açıklama daha önce geçmişti. Bkz. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 250;
İbn Cüzeyy, Kavânînü’l-Ahkâmi’ş-Şeriyyeti, s. 288; el-Huraşî ala Muhtasar Halil, V, 109; Muhammed
b. Abdurrahman, Mevâhibu’l-Celîl Şerhu Muhtasari Halil, IV, 309-310; Salih Abdüssemi, Cevâhiru’l-
İklîl, II, 24.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 373
İkinci Görüşün Delilleri
1) Beyhakî’nin Talha b. Yezid b. Rukâne’den tahriç ettiğine göre o, Ömer b. Hat-
tab ile satım akdi konusunda görüşmüş ve o da şöyle demiştir: Hz. Peygamberin Hibban
b. Münkız’a söylediğinden daha genişini senin için bulamıyorum. O, görme sorunu olan
biriydi. Hz. Peygamber de ona üç gün muhayyerlik tanıdı, eğer razı olursa alır, olmazsa
bırakır.83
Bu delil, zayıf bir rivayet olması ve bununla hükmün sabit olmaması bakımından
tartışılabilir.84 İbn Hacer bunun zayıf kabul edildiğini İbnü’l-Arabî’den nakletmiş ve onu
desteklemiştir. İbnü’l-Arabî “Zayıflığın sebebi İbn Lühey’a’dır, o zayıftır.” demiş, İbn
Hacer de “onun dediği gibidir” demiştir. Hadisi tahriç ettikten sonra Beyhâkî bu duru-
ma işaret ederek şöyle demiştir: “Hadisin rivayetinde İbn Lühey’a yalnız kalmaktadır.
Allah en iyi bilendir.”
2) Münkız b. Amr hadisidir. Şöyle ki o, alışverişte aldanıyordu, durumu Hz.
Peygamber’e şikâyet etti, o da “Alışveriş yaptığında aldatma yok de. Bundan sonra sen
satın aldığın her malda üç gün muhayyersin, razı isen elinde tut, değilsen sahibine geri
ver”.85
Bu, genel kurala aykırı varit olan bir hükümdür, rivayette en fazla üç günle sınır-
landığı için üç güne özgüdür. Rivayet ise bu hadistir. Bu, İbn İshak’ın yaptığı tedlisten
dolayı zayıf olması bakımından tartışılabilir. Buna şöyle cevap verilir: Nevevî bu hadisi
hasen kabul etmiştir, Nafi’nin İbn Ömer’den naklettiği başka bir tarikle bu hadisi destek-
lemiştir. Zehebi de bu tariki sahih kabul etmiştir.86
Bu hadis, Münkız’a has olması bakımından tartışılabilir.87 Çünkü o, başına darbe
almıştı ve alışverişte aldanıyor, malı tüccara geri veriyor, “Hz. Peygamber beni üç gün
muhayyer kıldı” diyordu.88 Bu genel bir kıssa değildir, belli bir vakıaya hastır.89 Hibban
hadisinde bahsedilen sınırlama, Hz. Peygamber tarafından takdir edildiği için Hibban’a
nispetle yeterlidir. Bir şahıs için yeterli olan, başkası için yetersiz olamayabileceğinden
83 Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, “Büyû” (Üç Günden Fazla Şart Muhayyerliğinin Caiz Olmayacağı Babı), V,
274. 84 Bkz. Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 285; Muvaffakuddîn el-Kudâme, el-Muğni, VI, 39. 85 Hadisin tahrici hakkındaki bilgi daha önce ikinci bölümde geçti. 86 Ayrıntı için ikinci bölüme bkz. 87 Zeyleî Nasbu’r-Râye, IV, 8. 88 İbn Müflih, el-Mübdi, IV, 67. 89 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, IV, 396.
374 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
dolayı bu delil ayrıca tartışılabilir. O halde bu sınırlama, bahsedilen süreye ilave yapma-
ya engel değildir.90
3) Ebu Hureyre’den gelen rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Musarrat koyunu satın alan üç gün muhayyerdir. Dilerse elinde tutar, dilerse onu ve
onunla beraber bir “sa” ölçüde hurmayı geri verir.91
Bu delil şöyle tartışılabilir: Hadisteki “üç günle sınırlandırma” malda kusur bu-
lan için uygundur ve bu süre yeterlidir. İsterse tutar isterse iade eder. Ama taraflar ken-
dilerine daha faydalı gördükleri için üç günden fazlayı şart koşmada anlaşırlarsa bunun
ne engeli vardır? Ayrıca şart muhayyerliği musarrattaki muhayyerlikten farklıdır. Şart
muhayyerliği iki taraf içindir. Musarrat muhayyerliği ise sadece müşteriye aittir.
4) Enes b. Malik’ten gelen rivayete göre bir adam erkek deve satın alıp dört gün
muhayyerlik şartı koşmuş, Hz. Peygamber akdi iptal etmiş ve “muhayyerlik üç gündür”
demiştir.92 Bu delil, senedinde zayıflık olduğu için delil olarak kullanılamaması bakı-
mından tartışılabilir.93
5) Muhayyerlik, akdin gereğine aykırıdır. Zira mülkiyeti ve bağlayıcılığı engel-
lemektedir. Mutlak tasarruf ihtiyaçtan dolayı caiz olmuştur. Dolayısıyla üç günden azı
caizdir. Azın son sınırı üçtür.94 Bu delil, onların “akdin gereğine aykırıdır” sözlerinin
kabul edilemez olması bakımından tartışılabilir. Zira akdin gereği, mülkiyeti nakletmek-
tir. Muhayyerlik bunu engellemez. Bunu doğru kabul etsek bile, bir mahaldeki anlam
için esasa ne zaman muhalefet edilmiştir ki, bu anlamın geçişli olması için hükmün ge-
çişli olması gereksin.
90 Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhû, IV, 256. 91 Musarrat; deve, sığır veya koyundur. Bunların sütü memede bırakılır, sağılmaz. Ezherî’nin ifadesine
göre İmam Şafiî musarrattan bahsetmiş ve musarratı, müşteri sağınca çok sütlü sansın diye memede süt
iyice birikinceye kadar sağılmayan hayvanlar olarak açıklamıştır. İbn Esîr el-Cezerî, en-Nihâye fî Ğari-
bi’l-Hadis ve’l-Eser, III, 27. 92 Müslim, Büyû, Hadis No: 1524, II, 1158. 93 Fakih Abdurrezzak’ın tahriç ettiği kişi Ebân b. Ebî Ayyaş”tır. İbn Hacer et-Takrib’de (s. 87) onun riva-
yetlerinin terk edildiğini söylemiştir. Ahmed b. Hanbel: “Hadisi terk edilir, insanlar bir süredir onun ha-
disini terk etti” demiştir. Yine o: “Ondan hadis yazılmaz” demiştir. Bkz. İbn Hacer Askalani, Tehzîbü’t-
Tehzîb, I, 98. İbn Hazm el-Muhalla’da şöyle demiştir: “Senedinde Ebân b. Yezid er-Rakkâşî vardır. Onun
rivayetleri helak olmuştur, terk edilmiştir. Hadisin diğer tarikinde Hafs b. Süleyman el-Kûfî vardır.
Onun da hadisi helak olmuştur, terk edilmiştir.” Bkz. İbn Hazm, el-Muhalla, VII, 263. 94 İbn Kudame, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 285; İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 39; Nevevî, el-Mecmu, IX, 190.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 375
Üçüncü Görüşün Delili
Muhayyerlikten anlaşılan şey, satılan malın seçimidir. Durum böyle olunca süre-
nin malın seçildiği zamanla ve mekânla sınırlı olması gerekir. Bu da mala göre değişir.95
Bu delil, ihtiyacın bir maldan diğerine değişkenlik arz etmesi sebebiyle, şart muhayyer-
liğinin ihtiyaca göre belirlenmesinin doğru olmayacağı şeklinde tartışılabilir. Nitekim
gizli ve değişken olduğu için bunun hükmünün kayıt altına alınması mümkün olmaz.
Zira hüküm, muhtemelen bulunacağı yerle bağlantılıdır. O da bir işi yapmaya kalkış-
maktır ve alt kural olmaya uygundur. Üçüncü günde, selemde ve vadede hüküm buna
bağlanır.96
Tercih
Fakihlerin görüşlerinin, delillerinin ve münakaşalarının açıklamasından sonra
mesele hakkındaki birinci görüşü tercih ettiğimiz ortaya çıkmış oldu. O da şudur: Süre-
nin malum olması şartıyla, şart muhayyerliğinde caiz olan sürenin en uzunu, üç günden
fazla olsa bile, tarafların anlaşmasına göre belirlenir. Bunu tercih etmemizin sebebi şu
gerekçelere dayanır:
1) Bu görüşün delilleri kuvvetlidir. Münakaşada ve cevap vermede diğer görüş-
lerin delillerine üstünlük sağlamaktadır.
2) İslam Şeriatının ruhuna uygundur. Bu görüş Şeriata aykırı olmayacak şekilde
tarafların maslahatını gözetmektedir. Bu meseleye soğukkanlı ve acele etmeden baktı-
ğımızda, şart muhayyerliğinin malum olmak şartıyla uzatılması ve üç günle sınırlandı-
rılmaması yoluyla bu görüşte taraflara bir genişlik sağlandığını görmekteyiz. Satın alma
gücünü ve ardından İslam iktisat sistemini güçlendirmek bu görüşün doğal sonucudur.
3) Bu görüş Hz. Peygamber’in “Helali haram, haramı helal yapan şart dışında
Müslümanlar şartlarına uyarlar”97 hadisini teyit etmektedir. Bu görüş, hadisteki şartla-
rından biridir ve bunda açık yarar vardır. Helali haram, haramı da helal yapmamakta-
dır. İlgili görüş bu hadise dayanmaktadır.
Bir kişi şöyle diyerek itiraz edebilir: “Bu, Münkız b. Amr hadisine mahsus umu-
mi nitelikte bir nassdır. Hadiste Hz. Peygamber şart muhayyerliğini üç günle sınırlan-
dırmıştır.” Buna karşı ben derim ki Hibban b. Münkız hadisini Hz. Peygamber üç günle
95 İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, II, 251. 96 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XI, 285; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 39. 97 Bkz. 32. dipnot.
376 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
sınırlandırmıştır. Çünkü o, başına aldığı darbeden dolayı alışveriş yaparken aldanıyor-
du. Hz. Peygamberin takdirine göre bu onun için yeterliydi. Ama bir kişi için yeterli
olan, başkası için olamayabilir. Bu sınırlama, bahsedilen süreden fazlasına engel değil-
dir.98
Yine bir kişi şöyle diyerek itiraz edebilir: “Şart muhayyerliğinin süresinin mutlak
ve meçhul olması durumunda akdin ve şartın hükmü” şeklinde geçen meselede sen
Münkız hadisine dayanarak akdin sahih olduğunu, süreyi üç gün kabul ederek şartın
düzeltilebileceği görüşünü tercih ettin. Şimdi sen, bu meselede üç günden fazla olsa bile
şartın belirlenmesinin tarafların ittifakına göre olduğunu söylüyorsun. Bu bir çelişki
değil midir? Ben derim ki bu bir çelişki değildir. Çünkü iki mesele farklıdır. Bu mesele-
mizdeki süre malumdur, kesin sınırlıdır, cehalet ve aldanma yoktur. Bunda taraflar için
üç günden fazlasında yarar vardır ve bu nedenle fazlalık caizdir. Sürenin mutlak ve
meçhul olduğu şart muhayyerliğindeki süre sınırlı ve malum değildir, bunda aldanma
ve cehalet vardır. Tarafların yararı, şartı devam ettirmekle sağlanır. Ama önce tashih
edilmesi, aldanmadan ve cehaletten korunması gerekir. Bu, ancak süreyi üç gün kabul
etmekle mümkündür. Zira en yakın ve tashihe en uygun süre budur ve Münkız hadisine
dayanmaktadır. Bu açıklamadan sonra fark ortaya çıkmış olmaktadır. Bu nedenle farklı
tercihler ortaya çıkmıştır. Allah en doğrusunu bilendir.
Üçüncü Mesele: Muhayyerlik Süresini Üç Günle Sınırlayanlara Göre Bu
Süreyi Aştığında Akdin ve Şartın Hükmü
Üçüncü bölümde “sürenin meçhul ve mutlak olduğu şart muhayyerliğinde akdin
ve şartın hükmü” meselesinin bahsi geçmişti. Orada fakihlerin görüşlerini ve delillerini
açıklamıştım. Bu meselemiz de işaret edilen meselenin dışında olmayıp onun bir parça-
sıdır. Bu sebeple burada meselenin ayırt edilmesini ve açıklamasını sağlayan hususu
kısaca yeniden anlatmakla yetinecek, delillere yer vermeyeceğim. Zira deliller daha önce
işaret edilen konuda ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Daha önce Ebu Hanife’nin, Züfer’in,
Şafiî’nin benimsediği görüşe göre şart muhayyerliğinin en uzun süresinin üç gün ve
gece olduğunu, bundan fazlasının caiz sayılmadığını öğrenmiştik. Ancak sürenin üç
günü aşması durumunda akdin ve şartın hükmü hakkında bu fakihler iki farklı görüşü
savunmuşlardır:
1) Ebu Hanife’ye ve Züfer’e göre akit fasittir.
98 Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 4/256.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 377
Bu ikisi akdin tashihinde farklı görüşlere sahiptir. Ebu Hanife’ye göre üç günlük
süre içinde akde icazet verdiği takdirde akdin gerçekleşmesi mümkün olabilir. Bu du-
rumda akit sahih olur. Şart koşanın ölümü sebebiyle muhayyerlik düşer ya da akdi bağ-
layıcı hale getiren bir iş yaparsa bütün bu durumlarda akit caize dönüşür. İmam Züfer
ona muhalefet etmiş ve şartı aşan sürenin ıskatının satım akdini sahih yapamayacağını,
zira devamlılığın (beka) sübuta (kesinlik) göre olduğunu savunmuştur.99
2) Akit batıl ve şart fasittir.
Bu Şafiî’nin görüşüdür.100 Delillere, münakaşaya ve tercihe gelince, bunların ay-
rıntılarını işaret ettiğim daha önceki meselede anlattığım için burada tekrar etmenin bir
anlamı yoktur.
Dördüncü Mesele: Sürenin Başlangıcı
Sürenin başlangıcından kastedilen, şart muhayyerliğinin süresinin başlangıcıdır.
Akdin yapıldığı andan mı yoksa tarafların birbirinden ayrıldığı andan itibaren mi süre
işlemeye başlayacaktır? Fakihler bu konuda iki farklı görüşe sahiptir:
1) Şart muhayyerliğinin süresi akit yapıldığı andan itibaren başlar.
Bu görüş Malikîlere aittir.101 İki veçhin en sahih olanına göre Şafiî de bu görüşte-
dir.102 İki veçhin en açık (ezhar)103 ve en doğru (esah)104 olanına göre Hanbeliler bu görüş-
tedir. Bu, mezhep görüşüdür.105
2) Taraflar akit meclisinden ayrılınca süre işlemeye başlar.
Şafiî’deki106 ikinci vecihe ve Hanbelîlere107 göre böyledir.
99 Bkz. Kasânî, Bedaiu’s-Sanai, V, 176; el-Mevsûatü’l-Kuveytiyye, XX, 85-86. 100 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, 9/190; Şirbînî, Muğni’l-Muhtac, IV, 18. 101 Bkz. İbn Cüzeyy, Kavânînü’l-Ahkâmi’ş-Şeriyyeti, s. 277; Huraşî alâ Muhtasarı Halil, V, 111; Salih Ab-
düssemi, Cevahiru’l-İklîl Şerhu Muhtasar Halil, II, 35. 102 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 197-199; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 48; Remlî, Nihâyetü’l-
Muhtâc, IV, 19. 103 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293. 104 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293. 105 Bkz. Merdâvî, el-İnsâf, XI, 292. 106 Bkz. Adı geçen Şafiî kaynaklar. 107 Bkz. Adı geçen Hanbelî kaynaklar.
378 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) Akde bitişik bir süre olduğu için akdin yapıldığı andan itibaren sürenin başla-
dığı kabul edilir. Örneğin, vade gibi.108
2) Şart koşmak, muhayyerliğin kesin var olma sebebidir, dolayısıyla hükmünün
onu takip etmesi gerekir. Örneğin, satım akdindeki mülkiyet gibi.109
3) Muhayyerlik süresinin tarafların ayrılmasından sonra işlemeye başlaması bi-
linmezliğe (cehalet) yol açar. Çünkü biz onların ne zaman ayrılacaklarını belirleyemeye-
ceğimiz için sürenin ne zaman başladığını da bilemeyiz.110
İkinci Görüşün Delilleri
1) Muhayyerlik akit meclisinde hükmen sabittir, ispatı için şarta ihtiyaç yoktur.111
2) Meclisin hali, akdin hali gibidir. Çünkü tarafların burada artırma ve azaltma
hakları vardır. Süre bittikten sonra muhayyerlik süresinin başlaması hakkında meclisin
hali akdin hali gibi olmuştur.112 Bu deliller, sürenin meclisin bitmesinden sonra başladı-
ğının kabul edilmesi halinde sürenin bilinmezliğine yol açması, zira ayrılmanın ne za-
man olacağının bilinmemesi bakımdan tartışılabilir.113
Buradaki görüş ayrılığının faydası vardır. Nitekim Şafiîler114 ve Hanbelîler115 bu
meseledeki görüş ayrılığının faydası olduğunu belirtmişler ve şöyle demişlerdir: Eğer
biz muhayyerlik süresinin akdin yapıldığı andan itibaren işlemeye başladığını söylersek
ve taraflar da meclisten ayrıldıktan sonra başlamasını şart koşarlarsa akit batıl olur. Zira
muhayyerliğin vakti meçhuldür. Şafiî’deki mezhep görüşü budur.116
108 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 89; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293; Mu-
vaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41. 109 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293; Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41. 110 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293; . Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41;
Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 198; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, II, 48; Remlî, Nihâyetü’l-
Muhtâc, IV; 19. 111 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 112 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293; . Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41. 113 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 114 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 198-199; . Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41. 115 Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 293-294; . Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 41. 116 Nevevi el-Mecmu (IX, 198) adlı eserinde şöyle demiştir. Mezhep görüşü budur. Musannif ve ashab bü-
tün tariklerde bunu kesin söylemiştir.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 379
Burada akdin ve şartın sahih olduğunu söyleyen bir vecih vardır ama bu vecih
şazdır ve reddedilmiştir.117 Süresi meçhul muhayyerliğin sahih olduğunu söyleyen ki
buna göre akit sahihtir, rivayet dışında Hanbelîlere göre de akit sahih olmaz.118
Bu sürenin tarafların meclisten ayrıldıktan sonra başladığını söylememize karşın
tarafların da akitten sonra başlamasını şart koşmaları hakkında Şafiîler’de iki vecih var-
dır:
1) Akit sahihtir. Çünkü sürenin başlangıcı malumdur ve bu anlaşma sahihtir.
2) Akit sahih değildir. Çünkü akdin gereğine aykırı olan bir şarttır ve akdi batıl
hale getirir. Zira meclis muhayyerliği başka bir muhayyerliğe izin vermez ve şart mu-
hayyerliğinin sabit olmasını engeller.119 Hanbelîler de bu görüştedirler.120 Hanbelilere
göre birincisi evlâdır.
Beşinci Mesele: Geceye ya da Yarına Kadar Olan Şart Muhayyerliği
Fakihler akdin ve şartın sahih olduğunda hemfikirlerdirler. Ancak gecenin ve ya-
rının süreye dâhil olup olmadığında iki ayrı görüş benimsemişlerdir:
1) Gece, yarın vb. muhayyerlik süresine dâhil değildir. Bu, Şafiîlerin121 Ahmed b.
Hanbel’in,122 Hanefîlerden Ebu Yusuf’un ve İmam Muhammed’in görüşüdür.123
2) Gece, yarın vb. muhayyerlik süresine dâhildir. Bu görüşü Ebu Hanife124 ve
ikinci rivayete göre Ahmed b. Hanbel125 benimsemiştir.
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) Yüce Allah’ın “Geceye kadar orucu tamamlayın” (Bakara,187) ayetinde olduğu
gibi “ilâ” lafzı, son sınırı (gâye) belirtmek içindir, bundan sonrası öncesindekine (mu-
gayyâ) dâhil olmaz. Buna göre geceleyin oruçlu olmak gerekli değildir.126
117 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 118 Bkz. Adı geçen Hanbelî kaynaklar. 119 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 198-199. 120 Bkz. Adı geçen Hanbelî kaynaklar. 121 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191. 122 Bu mezhep görüşüdür. Ashap bu görüştedir. Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; el-
Mukni, XI, 291. 123 Bkz. Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, V, 267; Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 40. 124 Bkz. Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, V, 267; Heyet, el-Fetâva’l-Hindiyye, III, 40. 125 Bkz. Daha önce geçen Hanbelî kaynaklar.
380 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
2) Şart koşulan vadenin asıl sayıldığı kıyastır. Bir süreye kadar taksitlendirmede
sürenin sonu vadeye dâhil değildir. Burada da böyledir.127
3) Bir kimse “Sen birden üçe kadar boşsun” ya da “Onun bende bir dirhemden
ona kadar alacağı vardır” dese, onuncu dirhem ve üçüncü talak dâhil olmaz. Bunda
şüphe yoktur. Temel ilke, bir lafzı konduğu yere/mevzusuna hamletmektir. Lafzı koyan
kişi şöyle demiş gibidir: “Bu lafzı duyduğunuzda, ondan sürenin sona erdiği anlamını
çıkarın.”128
4) Temel ilke, kastın bağlayıcı olmasıdır. Ancak şartın gereği konusunda farklı
görüşler vardır. Şatın gereğinden kesin şekilde anlaşılan şey sabit olur. Bu şekilde olma-
yıp şüphe duyduğumuzu ise temel ilkeye geri çeviririz.129
İkinci Görüşün Delilleri:
1) Muhayyerlikteki “ilâ (-e kadar)” lafzı “maa (beraber)” anlamında kullanılır.
Mesela, “…dirseklere kadar…” (Maide, 6) ve “Onların mallarını kendi mallarınızla be-
raber yemeyin. Bu büyük günahtır.” (Nisa, 2)130 gibi.
Bu delil çeşitli açılardan şöyle tartışılabilir:
1) Tanıklığına başvurulan durumlarda “ilâ” lafzı, bir delile dayanarak “beraber”
anlamına yorulmuştur. Delile bağlı olarak diğer sıla harflerinin131 başka anlamlarda kul-
lanılması gibi.132
2) Temel kural onu konduğu anlama yormak ise de bazen bunu yapmak zor ol-
maktadır.133
126 Bkz. Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, V, 267; Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn
Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 291. 127 Bkz. Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, V, 267. 128 Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42. 129 Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 292. 130 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191; Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42;
Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 291. 131 Arapçada iki cümleyi birbirine bağlayan, manası ancak kendisinden sonra gelen cümleyle tamam olan
kelimeye “ismi mevsul” denir. İsmi mevsulden sonra gelip onu açıklayan cümleye sıla cümlesi denir. Sı-
la cümlesi içindeki cerr harfleri (kendilerinden sonra gelen ismin son harekesini kesre okutan harfler)
kendi başlarına bir anlam ifade etmeyen, kullanıldıkları yere bağlı olarak çeşitli anlamlar yüklenen edat-
lardır. Bkz. Hasan Akdağ, Arap Dilinde Edatlar, Konya 1987. (müt.) 132 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42. 133 Bkz. Daha önce geçen kaynaklar.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 381
3) Muhayyerlikteki “ilâ” lafzı mecazen “beraber” anlamında kullanılmıştır. Kari-
ne olmadıkça başka yerde mecaz olarak kullanılamaz.134
Tercih
Bana göre tercih edilen görüş delili kuvvetli olduğu için birincisidir. Çünkü daha
önce geçen tartışma, ikinci görüşün deliline, gerekçe olmayı zayıflatan unsurlar sokmuş-
tur. En doğrusunu Allah bilir.
Altıncı Mesele: Güneşin Doğuşuna veya Batışına Kadar Olan Şart Mu-
hayyerliği
Şafiîlere135 ve Hanbelîlere136göre güneşin doğuşuna veya batışına ya da batış vak-
tine kadar olan muhayyerlikte şart ve akit sahihtir. Güneşin doğuşuna kadar olan mu-
hayyerlik şartında fakihler iki ayrı görüşe sahiptirler:
1) Hanbelîlere137 ve bazı Şafiîlere138 göre şart ve akit sahihtir.
2) Bazı Şafiîlere göre139 akit sahih değildir.
Delillerin Tartışılması
Birinci görüşün delili
Açık ve malum olan bir şeye muhayyerliği taliki şartla bağlamaktır ve böyle ya-
pılması sahihtir. Örneğin, “güneşin batışına kadar”, “ufuktan görünmesi dâhil güneşin
doğuşuna kadar” gibi. Aynı şekilde güneş kursunun ufuk çizgisinden aşağıya düşmesi
de güneşin batışı sayılmaktadır. Buna göre bir kimse karısının boş olmasını ya da köle-
sinin azat edilmesini güneşin doğmasına bağlarsa güneşin ufuktan görünmeye başlama-
sı ile bunlar gerçekleşmiş olur.140
134 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191. 135 Nevevi şöyle demiştir: “Ashabın ittifakıyla sahihtir.” Bkz. el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191. 136 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 292.
Hanefi ve Maliki kitaplarında bu konudan bahsedene rastlamadım. Bu yüzden sadece Şafiîlere ve Han-
belilere göre anlatmakla yetindim. 137 Bkz. Adı geçen Hanbeli kaynaklar 138 Nevevi el-Mecmu adlı eserinde “sahih olan budur” demiştir. 139 Nevevi el-Mecmu’da (IX, 191) şöyle demiştir: “Kadı Ebu Tayyib, Ebu Abdullah ez-Züeyrî’nin akdi sahih
görmediğini söylemiştir”. Daha sonra “Başkası ona muhalefet etmiş, o sahih olduğunu söylemiştir. Sahih
olan budur” demiştir. 140 Muvaffakuddîn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 292.
382 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
İkinci görüşün delili
Bazen gökyüzünü bulutlar kaplar ve güneşin doğuş vakti bilinemez.141 Bu da bi-
linmezliğe götürür. Bu delil, “Bulutların havayı karartması güneşin parlaklığını, ışığının
yeryüzüne ulaşmasını engeller, doğmasını engellemez” şeklindeki gerekçeyle tartışılabi-
lir.142 Bu sebeple bulutlardan dolayı hava kapalı olsa bile bu durum güneşin doğuşunu
bilmeyi engeller. Güneşin doğduğu kesin olarak bilinince muhayyerlik sabit olur. Süreyi
güneşin batışına bağlaması da böyledir. Havanın kapalı olması, bunun vaktinin bilinme-
sini önler.143
Tercih
Delili kuvvetli olduğu için bana birinci görüş üstün göründü. İkinci görüşün deli-
li münakaşa edilmiş, zayıflığını ortaya koyan cevaplar verilmiştir. Cehalet korkusunun
havanın kapalı olmasından kaynaklandığı da buna eklenebilir. Güneşin doğuşunun bili-
nememesi sebebiyle daha önce söylendiği gibi bu delil reddedilir. Ayrıca güneşin doğu-
şunun bilinmesi saat gibi dakik alametlerle olabildiği için de reddedilir. Modern iletişim
vasıtaları bunun bilinmesine yardımcı olur. Cehalet korkusu burada söz konusu olmaz.
En doğrusunu Allah bilir.
Mesele:
Hanbeliler şöyle der: Muhayyerliği bulutun altından güneşin doğmasına bağlar-
sa ya da bulutun altında kaybolmasına bağlarsa meçhul bir muhayyerlik olur. Mezhep-
teki sahih görüşe göre bu doğru değildir.144
Yedinci Mesele: Muhayyerlik Süresinin Bitmesine Karşın Taraflardan
Birinin Bu Akdi Feshetmemesi
Fakihlerin icmâsına göre ister satıcı ister müşteri olsun, lehine muhayyerlik şartı
koşulan kimsenin bu akdi muhayyerlik süresi içinde geçerli hale getirme ya da feshetme
hakkı vardır.145 Süre bittiği halde taraflardan birinin bu akdi feshetmemesi konusunda
141 Muvaffakuddîn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 296; Nevevî,
el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191. 142 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191. 143 Muvaffakuddîn Kudame, el-Muğnî, VI, 42; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 292. 144 Muvaffakuddîn Kudame, el-Muğnî, VI, 42-43; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 292. 145 Bkz. Heyet, el-Fetava’l-Hindiyye, III, 42.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 383
âlimler ihtilaf etmişlerdir: Muhayyerlik batıl, akit bağlayıcı mıdır ya da süre bittiği için
akit bağlayıcı değil midir? Bu konuda iki farklı görüş vardır:
1) Süre bittiği halde taraflardan biri akdi feshetmemişse muhayyerlik batıl, akit
ise bağlayıcı olur. Bu, Ebu Hanife’nin,146 Şafiî’nin147 ve Ahmed b. Hanbel’in148 görüşüdür.
2) Süre bittiği için bağlayıcı değildir. Malik149 ve Hanbelilerden el-Kadı150 bu gö-
rüştedir.
Delillerin Tartışılması
Birinci Görüşün Delilleri
1) Akde bitişik bir süredir. Sona ermesiyle batıl olur. Örneğin, vade gibi.151
2) Sürenin devam ettiğine hükmetmek, tarafların şart koştukları sürenin dışında
muhayyerliğin var kabul edilmesine götürür. Şart, muhayyerliğin sebebidir. İçermediği
bir şeyin onunla sabit olması caiz değildir.152
3) Vakte bağlı hükümdür. Vakit bitince o da sona erer. Örneğin, vakte bağlı olan
diğerleri gibi.153
4) Akit, bağlayıcılığı gerektirir. Akdin gereği, şartı takip eder. Şartın içermediği
konularda akdin gereğinin sabit olması gerekir. Çünkü şart koşan kişi imzalayıp akdi
kesinleştirse bile akdin gereğine aykırı olanlar ortadan kalkar.154
İkinci görüşün delili
Muhayyerlik süresi, şart koşanın sahip olduğu bir haktan dolayı konmuştur, bor-
cundan dolayı değil. Kölenin sahibi (mevlâ) hakkındaki sürenin geçmesinde olduğu
146 Bkz. Heyet, el-Fetava’l-Hindiyye, III, 42; Aynî, el-Binaye fi Şerhi’l-Hidaye, VII, 97. 147 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 195. 148 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 45; el-Mukni, X, 298; Buhûtî, Keşşafü’l-Kına, II, 205;
Merdâvî, el-İnsaf’ta şöyle der: “Bu mezhep görüşüdür. Ashabın cumhuru bu görüştedir.” 149 İbn Kasım, el-Müdevvene’de (3/240) şöyle der: “İmam Malik’e şöyle dedim: Ne dersin, bir adam elbise
veya mal satın alıyor, bir-iki-üç gün muhayyer olmayı şart koşuyor, vadenin son günü güneş batıyor
ama elbiseyi son vakte kadar sahibine götürmüyor ve akit bağlayıcı oluyor.” O, “ Bu akitte hayır yoktur”
dedi ve onu yasakladı. Bu ifade, sürenin bitmesine çok yakın bir zamanda olsa ve süre sona erse bile,
onun bunu reddettiğini gösterir. Bkz. İbn Abdilberr, el-Kâfî fi Fıkhı Ehli’l-Medine el-Maliki, s. 343 150 Bkz. Adı geçen Hanbeli kaynaklar. 151 Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 45; Şemsüddîn eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 299. 152 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 153 Bkz. Adı geçen kaynaklar. 154 Bkz. Adı geçen kaynaklar ve Buhûtî, Keşşafu’l-Kına, III, 205.
384 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
gibi, yalnızca zamanı geçti diye hüküm bağlayıcı olamaz.155 Bu delil, birbirine benzeme-
yenlerin kıyas edilmiş (kıyas maal fârık) olması bakımdan tartışılabilir. Kölenin sahibi
hakkındaki süre karşılıklı talep etmeye hak kazanmış olmaktan dolayıdır.156 Meselemi-
zin hilafına olmak üzere sürenin bitimi ile hak kazanılır. Aynı şekilde muhayyerlik de
akdin bağlayıcılığını engeller. Muhayyerliğin süresi bitince mevlânın velâ hakkının ak-
sine bağlayıcı olur.157
Tercih
Delillerin ve münakaşanın incelenmesinden sonra tercihimiz birinci görüştür.
Çünkü delili kuvvetlidir. İkinci görüşün deliline cevap verilmiştir. Onun dayanağı Mev-
la hakkındaki süreye yapılan kıyastır. Anladığım kadarıyla bu dayanak birbirine ben-
zemeyenlerin kıyas edilmesidir ve bu görüşü zayıflatmaktadır. Tevfik Allah’tandır.
Beşinci Bölüm
Sürenin Kesintisiz Ve Akde Bitişik Olması
Burada “sürenin akde bitişik olması” ve “süredeki kesintisizlik şartı” olmak üze-
re iki mesele vardır. Sürenin akde bitişik olmasından maksat, akit yapılır yapılmaz baş-
laması, araya zaman girmemesidir. Bununla birlikte araya zaman girerse, mesela, taraf-
lar ayın sonundan itibaren üç gün muhayyer olmayı veya yarından sonra muhayyer
olmayı yahut diledikleri zaman muhayyer olmayı şart koşarlarsa hüküm nedir?
Önceki bölümde geçtiği üzere, sürenin başlamasına ilişkin dördüncü meselede
fakihler bu sürenin ya akdin kuruluşundan hemen sonra ya da tarafların birbirinden
ayrılmasından sonra başlayacağını söylemişlerdir. İster birincisinin isterse ikincisinin
doğru olduğunu söyleyelim, sonuç değişmemekte ve her ikisi de bitişik olma şartını
göstermektedir. Buna göre şart süresi akitten hemen sonra başlamazsa akit fasit olur.
Çünkü bu durum akdin gereğine aykırıdır. Burada akdin gereği ile kastedilen, akdin
sonucunun hemen meydana gelmesidir.158 Bu görüş Hanefîlere159 ve Şafiîlere160 aittir.
155 Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 45; Şemsüddîn İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 299; Ne-
vevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 195. 156 Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğnî, VI, 45; Şemsüddîn İbn Kudâme eş-Şerhu’l-Kebir, XI, 299. 157 Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 195. 158 Bkz. el-Mevsuatu’l-Kuveytiyye, XX, 87. 159 Bkz. Heyet, el-Fetava’l-Hindiyye, III, 39; İbn Nüceym, el-Bahru’r-Raik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, VI, 3. 160 Bkz. Nevevî, el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 191.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 385
Malikîlerin ve Hanbelîerin “sürenin başlaması” meselesindeki görüşlerinin gereği de
budur.161
Hanefîler bu akdi batıl saymazlar. Çünkü onların batıl ve fasit arasındaki ayrıma
ilişkin görüşlerine göre bu akdin tashih edilmesi mümkündür. Fasit akit gerçekleşmiştir
ve bir kısmının tashih edilme imkânı vardır. Bunun buradaki yolu, sınırı belirlenmiş
sürenin başlangıcı ile akit arasındaki zamanın, akitte koşulan şartı içine alacak şekilde
kapsamlı olduğunu kabul etmektir. Akde bitişik olmayan birkaç günlük muhayyerliğin
şart koşulması, mesela, tarafların Ramazan ayının sonunda yaptıkları bir akitte “Rama-
zandan sonra iki gün muhayyer olmanın şart koşulması” gibi bir örneğin caiz olduğunu,
şartı koşanın üç gün muhayyer olacağını söylemişlerdir. Buna göre, bir gün Ramazanın
son günü, iki gün de ondan sonrasıdır. Böylece şart koşanın sözü, bitişik süreyi ve bun-
dan sonrasını kastettiği şeklinde yorumlanır. Ama şart, böyle bir yoruma uygun değilse
o zaman akit fasit olur, tarafların her birinin ve hâkimin iradesiyle feshedilmeyi hak
eder. Şafiîlere göre burada örnek olarak verilen meselede Ramazanda muhayyer olma-
yacağını, ay bittikten sonra bir gün muhayyer olacağını söylerse akit fasittir.162
İkinci mesele, sürenin kesintisiz olmasıdır. “Kesintisiz olmak” şeklinde isimlen-
dirilebilecek başka bir şartın Hanbelî mezhebinde olduğunu İbn Kudâme haber vermek-
tedir.163 Bundan maksat, muhayyerlik süresinin cüzlerinin peşi peşine olmasıdır.164 Mese-
la “bir gün muhayyer olmak diğer gün olmamak üzere üç gün veya daha fazla muhay-
yer olmayı şart koşsalar bu konuda Hanbelîlere göre iki vecih vardır:
1) Bu, Ebu’l-Vefa b. Ukayl’in tercihidir.165 Buna göre imkân dâhilinde olduğu için
birinci gün muhayyerdir, daha sonrası batıldır. Zira ikinci gün muhayyerlik bağlayıcı
olursa akit bundan sonra caiz akde dönüşemez.166
2) Bütün şartın batıl olması ihtimalidir. Çünkü belirtilen günlerdeki muhayyerli-
ği içeren tek bir şarttır. Bir kısmında fasit olunca tamamında fasit olur.167
161 Bkz. Geçen bölümdeki “sürenin başlaması” meselesi. 162 el-Mevsuatü’l-Kuveytiyye, XX, 87. Ayrıca bkz. Heyet, el-Fetava’l-Hindiyye, III, 39; İbn Nüceym, el-
Bahru’r-Raik Şerhu Kenzi’d-Dekaik, VI, 3. 163 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğni, VI, 44. 164 el-Mevsuatü’l-Kuveytiyye, X, 88. 165 Bkz. Muvaffakuddîn İbn Kudâme, el-Muğni, VI, 44. 166 Bkz. Adı geçen kaynak 167 Bkz. Adı geçen kaynak
386 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
Sonuç
Yazdıklarımın başarıya, doğruya ve ihlâsa ulaştırmasını Mevla’dan isteyerek
araştırmanın sonunda Allah’a hamdediyor, yardımı ve başarma imkânı için şükrediyo-
rum. Araştırmanın sonunda ulaştığım sonuçların önemli olanlarını zikretmemiz iyi ola-
caktır. Bunlar:
1) Şart muhayyerliğinin meşruiyeti sünnete ve icmâya dayanmaktadır.
2) Sürenin mutlak ve meçhul olduğu şart muhayyerliğinde, bana göre fakihlerin
görüşlerinin tercihe en layık (ercah) olanı, akdin sahih, şartın düzeltilebilir olduğunu
söyleyen görüştür. Bu durumda satım akdi sahih olmakta, şart mutlak şekilde bırakıl-
mayıp düzeltilmekte, akdin elverdiği kadarıyla tarafların muhayyerlik hakkı sabit ol-
maktadır. Bunu Malikîler söylemektedir. Şeyhülislam İbn Teymiyye’nin görüşüne göre
sadece üç gün muhayyerlik sabit olmaktadır.
3) Şart muhayyerliğinde en az sürenin bir sınırı yoktur. Ne kadar az olursa olsun
süre caizdir.
4) Bana göre şart muhayyerliğinde geçerli olan en uzun süre hakkında fakihlerin
görüşlerinin daha üstün olanı, tarafların ittifakla belirledikleri süreye göre takdir edile-
ceğini söyleyen görüştür. Malum olması şartıyla, bu süre üç günden fazla da olabilir.
5) Şart muhayyerliğinin süresinin başlangıcı hakkında fakihler “akdin kurulu-
şundan sonra mı” yoksa “akit meclisi dağıldıktan sonra mı?” şeklinde iki ayrı görüşü
benimsemişlerdir.
6) Geceye veya yarına kadar muhayyerlik şart koşulduğunda satım akdinin ve
şartın sahih olduğu hususunda âlimler ittifak etmiştir. Gecenin, yarının vb. muhayyerlik
süresine dâhil olup olmadığı hakkında iki farklı görüş öne sürmüşlerdir. Buna göre ter-
cihe şayan olan görüş gecenin, yarının vb. muhayyerlik süresine dâhil olmamasıdır.
7) Şart muhayyerliğinin süresinin güneşin doğmasının vaktine, batmasına veya
batma vaktine kadar olması halinde satım akdinin ve şartın sahih olacağı hakkında bir
görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Güneşin doğmasına kadar olması halinde iki farklı
görüş vardır. Bana göre tercihe şayan olan görüş, akdin ve şartın sahih olmasıdır.
8) İster satıcı ister müşteri olsun, kendisi için şart koşulan tarafın muhayyerlik
süresi içinde akdi caiz kılmak ve feshetmek hakkı, fakihlerin icmâsına dayalı olarak var-
dır. Görüş ayrılığı, muhayyerlik süresinin bitmesi ve taraflardan birinin akdi feshetme-
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 387
mesi durumunda muhayyerliğin batıl, akdin bağlayıcı mı yoksa sürenin bitmesiyle ak-
din bağlayıcı mı olacağı hakkındadır. Bana göre tercih edilen görüş birincisidir, dolayı-
sıyla muhayyerlik batıl, akit bağlayıcıdır.
9) Şart muhayyerliğinin sahih olması için sürenin akde bitişik ve kesintisiz olması
şart koşulur. Sürenin akde bitişik olmasından maksat, muhayyerlik süresinin akitten
hemen sonra başlaması, araya zaman girmemesidir. Araya zaman girerse akit fasit olur.
Çünkü bu durum akdin gereğine aykırıdır. Kesintisiz olmasından maksat, muhayyerlik
süresinin cüzlerinin üç gün veya daha fazla süre boyunca peşi peşine olmasıdır. Muhay-
yerlik süresinin bir gün sabit olup diğer gün sabit olmaması hakkında Hanbelîlerde iki
vecih vardır. Birincisi, ilk gün muhayyerlik sabittir, diğer günlerde muhayyerlik batıl
olur. İkincisi, şartın tamamının batıl olması ihtimalidir. Allah en iyi bilendir.
Kaynakça
ASKALÂNÎ, Ahmed b. Ali b. Hacer, Fethu’l-Bârî bi-Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, tahkik: Muhammed
Fuâd Abdülbâkî ve Muhibbüddîn el-Hatîb, Dâru’r-Reyyân, Kahire, 1. Baskı.
ASKALÂNÎ, Ahmed b. Ali b. Hacer, Takrîru’t-Tehzîb, Dâru’r-Reşîd, Suriye, Halep.
-----------, Tehzîbü’t-Tehzîb, Dâru’l-Kütübi’l-İslâmî, Kahire.
AYNÎ, Ebu Muhammed Mahmud b. Ahmed, el-Binâye fî Şerhi’l-Hidâye, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 2.
Baskı, 1411.
BA‘LÎ, Alaüddîn Ali b. Muhammed, el-İhtiyârâtü’l-Fıkhıyye min Fetâvâ Şeyhülislam İbn Tey-
miye, Müessesetü’s-Sadiyye, Riyad.
BA‘LÎ, Şemsüddîn Muhammed b. Ebi’l-Feth el-Hanbelî, el-Matla‘ alâ Ebvâbi’l-Mukni‘, el-
Mektebü’l-İslâmî.
BEYHAKÎ, Ahmed b. el-Hüseyin b. Ali, es-Sünenü’l-Kübrâ, Dâru’l-Marife, Beyrut.
BUHARİ, Muhammed b. İsmail, Sahîhu’l-Buhârî, Dâru’d-Da‘ve.
BUHÛTÎ, Mansur b. Yunus, Keşşâfü’l-Kınâ an Metni’l-İknâ, Âlemü’l-Kütüb, Beyrut.
BÛSÎRÎ, Ahmed b. Bekr, Misbâhu’z-Zücâceti fî Zevâidi İbn Mâce, tahkik: Musa Muhammed Ali
ve İzzet Ali Atıyye, Dâru’l-Kütübi’l-Hadîse, Kahire, Mısır.
CEZERÎ, Muhyiddîn el-Mübarek b. Muhammed İbn Esîr, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîs ve’l-Eser,
Dâru’l-Fikr, Beyrut.
DÂRAKUTNÎ, Ali b. Ömer, Sünenü Dârakutnî, tashih ve tahkik: Abdullah Haşim Yemânî,
Dâru’l-Marife, Beyrut.
EBÛ DAVUD, Süleyman b. el-Eş‘as es-Sicistânî, Sünenü Ebî Davud, Dâru’d-Da‘ve.
ELBÂNÎ, Muhammed Nâsırüddîn, İrvâü’l-Ğalîl, fî Tahrîci Ehâdîsi Menâri’s-Sebîl, el-
Mektebü’l-İslâmî, 3. Baskı, 1405.
ENSÂRÎ, Ebû Yahyâ Zekeriyya, Tuhfetü’t-Tullâb bi-Şerhi Tahrîri Tenkîhi’l-Lübâb, Dâru’l-
Marife, Beyrut.
EZHERÎ, eş-Şeyh Salih Abdüssemi, Cevâhiru’l-İklîl Şerhu Muhtasari Halîl, Dâru’l-Fikr.
FEYYÛMÎ, Ahmed b. Muhammed b. Ali, el-Misbâhu’l-Münîr, Mektebetü Lübnan, Beyrut 1987
m.
388 Satım Akdindeki Şart Muhayyerliğinin Süresi
www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org
HATTAB, Muhammed b. Abdurrahman el-Mağribî, Mevâhibu’l-Celîl Şerhu Muhtasari Halil,
Dâru’l-Fikr. 2. Baskı.
HURAŞÎ, Muhammed b. Abdullah, Hâşiyetü alâ Muhtasari Halîl, (Hâmişinde Hâşiyetü eş-Şeyh
Ali el-Adevî) Dâru Sâdır, Beyrut.
HÜSEYNÎ, Sıddîk b. Hasen b. Ali el-Buhârî, er-Ravdatü’n-Nediyye Şerhu’d-Düreri’l-Behiyye,
Dâru’n-Nedveti’l-Cedîde, Beyrut, 2. Baskı, 1408.
İBN ABDİLBER, Yusuf b. Abdullah, el-Kâfî fî Fıkhi Ehli’l-Medineti’l-Mâlikî, Dâru’l-Kütübi’l-
İlmiyye, Beyrut, 1. Baskı 1407.
İBN ÂBİDÎN, Muhammed Emîn, Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr/Hâşiyetü İbn Âbidîn,
Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî.
İBN CÜZEY, Muhammed b. Ahmed el-Gırnâtî el-Mâlikî, Kavânînü’l-Ahkâmi’ş-Şeriyyeti ve
Mesâili’l-Furûi’l-Fıkhıyyeti, 1. Baskı, Âlemü’l-Fikr, Kahire.
İBN HAZM, Ali b. Ahmed b. Saîd, el-Muhallâ bi’l-Âsâr, tahkik: Abdülgaffâr Süleyman el-
Benderî, Dâru’l-Bâz/Abbas Ahmed el-Bâz, Mekketü’l-Mükerreme, Dâru’l-Kütübi’l-
İlmiyye, Beyrut 1408.
İBN KUDAME, Muvaffakuddîn Abdullah b. Ahmed b. Muhammed, el-Muğnî, tahkik: Abdullah
et-Türkî, Abdülfettah el-Hulv, Daru Hicr, Kahire, 1. Baskı 1406.
-----------, el-Mukni‘, tahkik: Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî, Hicr Baskı ve Neşriyat, 1. Baskı
1416, dağıtım: Din İşleri Bakanlığı, Suudi Arabistan.
İBN KUDAME, Şemsüddîn Abdurrahman b. Muhammed, eş-Şerhu’l-Kebîr, tahkik: Abdullah b.
Abdülmuhsin et-Türkî, Hicr Baskı ve Neşriyat, 1. Baskı 1416, dağıtım: Din İşleri Bakanlı-
ğı, Suudi Arabistan.
İBN MÂCE, Muhammed b. Yezîd el-Gaznevî, Sünenü İbn Mâce, Dâru’d-Da‘ve.
İBN MANZÛR, Ebu’l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükrim, Lisânü’l-Arab, Dâru’r-Reşâd el-
Hadîse.
İBN MÜFLİH, Burhânüddîn İbrahim b. Muhammed, el-Mübdi‘ fî Şerhi’l-Mukni‘, el-Mektebü’l-
İslâmî.
İBN MÜNZİR, Ebubekr b. Muhammed b. İbrahim, el-İknâ‘, thk. Abdullah b. Abdülaziz el-
Cabireyn, 1. Baskı, 1408.
İBN NÜCEYM, Zeynüddîn, el-Bahru’r-Râik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, Mektebetü Reşîdiyye, Pa-
kistan.
İBN RÜŞD, Ebu Velîd Muhammed b. Ahmed b. Muhammed (İbn Rüşd el-Hafîd), Bidâyetü’l-
Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktesıd, talik: Abdülhalîm Muhammed Abdülhalîm, Dâru’l-
Kütübi’l-İslâmiyye, Kahire 3. Baskı, 1403.
MÂLİK, İmam Malik b. Enes, el-Müdevvenetü’l-Kübrâ, Dâru’l-Fikr.
KALYÛBÎ, Şihâbüddîn Ahmed, Hâşiyetü’l-Kalyûbî ve Umeyra alâ Minhâci’t-Tâlibîn, Dâru’l-
Fikr, Beyrut.
KÂSÂNÎ, Alâeddin Ebubekir, Bedâiu’s-Sanâi fî Tertîbi’ş-Şerâi, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, Beyrut.
KONEVÎ, Kâsım, Enîsü’l-Fukaha fî Ta’rifi’l-Elfâzi’l-Mütedâvileti Beyne’l-Fukaha, thk. Ahmed
el-Kubeysî, Dâru’l-Vefâ, Cidde, 1. Baskı, 1406.
MERDÂVÎ, Ali b. Süleyman b. Ahmed, el-İnsâf, tahkik: Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî, Hicr
Baskı ve Neşriyat, 1. Baskı 1416, dağıtım: Din İşleri Bakanlığı, Suudi Arabistan.
MEVSÛATÜ’L-FIKHIYYE, Kuveyt Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı, süreli yayın, Kuveyt, Dâru’s-
Safve.
MÜSLİM, el-İmam el-Hafız Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî, Sahîhu Müslim,
Dâru’d-Da‘ve.
Abdülaziz b. Muhammed b. Osman er-Rubeyş / Yrd. Doç. Dr. Ayhan Hira 389
NAZZAM VE DĞR., el-Fetâva’l-Hindiyye, Fetâvâ Kâdîhân ve el-Fetâva’l-Bezzâziyye (hâmişin-
de), Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 4. Baskı 1406.
NEVEVÎ, Muhyiddîn b. Şeref, el-Mecmû Şerhu’l-Mühezzeb, Dâru’l-Fikr.
-----------, Ravdatü’t-Tâlibîn ve Umdetü’l-Müftîn, el-Mektebü’l-İslâmî.
NÎSÂBÛRÎ, Ebû Abdullah el-Hâkim, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, Dâru’l-Marife, Beyrut.
REMLÎ, Muhammed b. el-Abbâs, Nihâyetü’l-Muhtâc ilâ Şerhi’l-Minhâc, Mustafa Elbânî Matba-
ası, Mısır 1386.
ŞİRBÎNÎ Muhammed el-Hatîb, Muğni’l-Muhtâc ilâ Marifeti Meânî Elfâzi’l-Minhâc, nşr: Musta-
fa Elbâni el-Halebî ve çocukları, Mısır.
TİRMİZÎ, Muhammed b. İsa, Sünenü Tirmizî, Dâru’d-Da‘ve.
ZERKEŞÎ, Şemsüddîn Muhammed b. Abdullah, Şerhu’z-Zerkeşî alâ Muhtasari’l-Hırakî, tahkik:
eş-Şeyh Abdullah b. Abdurrahman, neşreden: Mektebetü’l-Abîkân, Riyad, 1. Baskı, 1412.
ZEYLEÎ, Cemâlüddîn Muhammed b. Yusuf el-Hanefî, Nasbu’r-râye li-Ehâdîsi’l-Hidâye, Dâru’l-
Hadîs, Kahire.
ZEYLEÎ, Osman b. Ali, Tebyînü’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâik, Nşr. Dâru’l-Kütübi’l-İslâmî, 1.
Baskıdan (Matbaatü’l-Emiriyye) ofset, 1313.
ZUHAYLÎ, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletühû, Dâru’l-Fikr, Dımeşk, 2. Baskı 1405.
Top Related